6. her şeyin suçlusu

4.9K 632 354
                                    


1.kısım: larva

6.bölüm: her şeyin suçlusu

yıllardır ona musallat olmuş kabuslardan daha birinin pençesinden zar zor kurtulmuş, gözlerini kan ter içinde oturma odasındaki koltukta açmıştı. ahşap kitaplığın yanındaki eski lambadan başka odayı aydınlatan bir şey yoktu. saat gece yarısını çoktan geçmiş olmalıydı.

ayaklarını soğuk zeminde sürükleyerek kalan son gücüyle banyoya doğru yürüdü. esmer teni her zamankinden daha solgundu. gözleri kan çanağına dönmüştü ve burnundan dudaklarına kadar yol almış taze kanın izi onu daha korkutucu gösteriyordu. bu sefil yaşantısından bitap düşmüş bedeni her an vazgeçecekmiş gibi kırılgan görünüyordu. bakışlarıyla birleşip canlanmış yetersizlik duygusu aynadaki yansımasından olabileceği en cüretkar şekilde gözlerinin içine bakıp, onunla alay ediyordu. daha fazla buna katlanamayıp gözlerini yansımasından kaçırdı.

musluğu kapatıp, avuçlarını lavaboya yasladı. derin nefesler alıp vererek kendine gelmeye çalışıyordu. zaten her şey yeterince zor değilmiş gibi her gün daha fazla canlılığını artıran ve tekrar tekrar gördüğü kabuslar yüzünden kendini öldürecek raddeye gelmişti.

hayatının son on sekiz yılının her gününü cehennemi yaşıyordu. park soori, şu anki ismiyle jeon soori istemeyen kişiydi, hor görülendi. incecik bilekleri, esmer teni, çizgiyi andıran gözleri ve hiçbir özelliği olmayan yüz hatlarıyla kuzeyden gelen, çelimsiz bir kızdan başka bir şey değildi insanlar için. siyah gözlerine hâkim bakışlarda kuzeylilere özgün bir donukluk, cansızlık vardı. gülümsemenin ne olduğunu çoktan unutmuş dudak kenarları aşağıya doğru sarkmıştı.

kuzeyden kaçıp, güneye sığınan bu ailenin kızı, jeon ailesinin gözde alfasına layık değildi. insanlar onu kabullenmiyor, alfanın böyle bir omegaya aşk besleyebileceğine inanmıyor, onu bir büyücü olmakla suçluyorlardı.

alfa, sürekli omegayı koruyup kollasa da, doğan ikinci oğullarının görmüyor oluşu nedeniyle kadına söylenenlerin önüne o bile geçememişti.

kör bir kurt doğurmuştu. kadın kanındaki zehri oğluna da bulaştırmıştı.

üzücü olan tarafıysa alfanın da kafasının karışmış olmasıydı. sevdiği kadına daha fazla güvenemiyor, tavırlarında gelgitler yaşayıp, dengesiz davranıyordu.

omega ise adamın karakterindeki değişime, gözlerindeki tereddüte şahitlik ettikçe içten içe kahroluyor, söylenenlerin gerçeklik payı onu ezip, un ufak ediyordu.

bir sabah uyandığında kararını vermişti. daha fazla böyle yaşayamazdı. ondan kurtulacaktı. kendi hatasını kendi temizleyecekti.

bu düşünce aylardır zihnin ücra köşelerinde saklanıp, o pis nefesiyle fısıldayıp durmuştu. hep oradaydı. ancak cesareti yoktu kadının. şimdi ise gözlerine aşkla bakan eşinin gözleri, bir çöl gibi kurak ve bomboş görünüyordu. her şeye katlanmıştı, ama buna katlanamazdı.

o gün alfanın gitmesi için saniyeleri saydı. sonra oğlunu ve yeni doğmuş kızını eşinin kız kardeşine emanet etti. jungkook'u uyandırmak için odasına geldi. ancak uyuyan çocuğun masum görüntüsü onu tereddüte düşürdü.

gözleri kapalıyken normal bir çocuk gibi görünüyordu. sık ve uzun kirpikleri yukarı doğru kıvrılıyor, küçük, kırmızı dudakları uyurken büzülüyordu. tombul yanakları ve elleriyle omeganın diğer iki çocuğundan çok daha güzel görünüyor, ne kuzeylilere ne güneylilere benziyordu. başka bir ırka mensupmuş gibi kendine has bir güzelliği vardı. ancak gözlerini açtığı zaman kadının tüyleri diken diken oluyordu.

metamorphosis | taekook mpregWhere stories live. Discover now