7. karanlık bir gün kaybolacak ve aydınlığa kavuşacağım mutlaka.

4.5K 526 130
                                    


1.kısım: larva

7.bölüm: karanlık bir gün kaybolacak ve aydınlığa kavuşacağım mutlaka.



birkaç kelime sadece. ne anlama geldiklerini bilmiyorum. bir şekilde aklıma takılmış. en çok stres olduğum zamanlar ve korktuğumda dilime dolanıyor. heceler arasında müziksi bir tını var. beni rahatlatıyor, güçlü hissettiriyor. belki de dikkatimi dağıttığı için korkumu baskılıyor. sanırım anlamını ve aklıma nereden takıldığını hiç öğrenemeyeceğim. soracak bir kimsem yok. ancak  öğrenmemek daha fazla işime yarayacak gibi. anlamsız kelimeler yığını olmasından çok korkuyorum. eğer bunu da kaybedersem neye sığınabileceğimden emin değilim.


"olim tenebrae evanescunt et lucem inveniendo"diye tekrar ediyorum içimden.  sırtımı yasladığım duvara daha fazla sığınıyorum. her yeni güne başlarken cesaretimi biraz daha kaybediyormuş gibi hissediyorum. gecenin biraz daha sürmesi için tanrıya yalvarıyorum. "olim tenebrae evanescunt et lucem inveniendo." ayağa kalmaya çalışıyorum. kalkmazsam kaybedeceğim çünkü. giyinmem uzun sürüyor. gömleğimi iki kez yanlış iliklemem beni biraz oyalıyor.

soobin'den kıyafetlerimle ilgili onayımı alınca evden dışarı çıkıyorum. aslında önceden kıyafetlerimi umursamazdım. ama renkleri karıştırıp uyumsuz giydiğim için dalga konusu olunca şimdi dikkat etmeye çalışıyorum.

"al hadi," soobin elime sandviç olduğunu düşündüğüm bir paketi tutuşturuyor. hindi salamının kokusunu daha paketi açmadan almak ağzımın sulanmasına ve midemden bir gurultunun yükselmesine neden oluyor. yıllardır evdekilerle kahvaltı masasına oturmuyorum. kahvaltı etmiyorum yalanını söylemem hem benim hem de ailemin işine gelmişti. böylece bir birimizi daha az görüyoruz. eskiden okulda öğlen yemeğine kadar aç kalır ya da bir önceki günden çantamda kalan bir şey varsa onunla yetinirdim. sonra soobin ve kız kardeşim durumu fark edince bana annemden gizli ( ne kadar gizli orası tartışılır tabi. beni görmemek için göz yumduğuna eminim.) bir şeyler getirmeye başladılar ve böylece sorun kısmen halloldu.

soobin düşmemem için koluma girerken ben hevesle sandiviçi açıp yiyorum. epey cömert davranılmış ve tıka basa doldurulmuş bir sandviç. küçük bir parçasını yaya geçidinde beklerken ariye veriyorum.

"eee," diyor soobin, ses tonundan sorguya çekileceğim aşikar. "taehyung'la nasıl gidiyor?" diye soruyor beni yanıltmadan. bu kadar dayanmasına bile şaşkınım aslında. ne kadar meraklı olduğunu çok iyi biliyorum çünkü.

"en son bana yardım etti. ondan sonra hiç konuşmadık. bilmiyorum, belki de o halimi görünce vazgeçmiştir." omuz silkiyorum. dile getirmek kötü hissetmeme neden oluyor ancak çok da umursadığım söylenemez. ne de olsa beni üzebileceği kadar onu yakınıma bırakmadım.

"hyung, o gün için özür dilerim. ben.. ben aklım karışıktı ve telefonu yanıma almadan çıkmıştım-"

konuşmadan önce elime tutuşturduğu mandalinanın yarısını ağzına tıkıştırıyorum.
"ben senin hyungunum. seni gözetmesi gereken kişi benim. bu yüzden kes sesini," kaşlarımı çatıyorum. soobin mandalinayı çiğnerken ağzında bir şeyler mırıldanıyor ancak anlaşılmıyor.

*

"tanrı aşkına, zombiye benziyorsun, şu göz altlarına da bak. kapatıcı diye bir şey duymadın mı sen? çocuk görmüyor diye iyice götü başı dağıttın." sinirle yerimde doğruluyorum ve jin'in bacağına acımadan tekmeyi geçiriyorum. günlerdir uyumamışken bir de üstüne seokjin'in gürültüsünü çekmeyi kaldıramıyorum.

metamorphosis | taekook mpregDonde viven las historias. Descúbrelo ahora