11. BÖLÜM - ARKADAȘ

15 1 0
                                    

7 Aralık 2020 Cumartesi

Saat 18.00

"Pembe bir fil düşünme!" dediğinde karşındakinin aklında ilk beliren pembe bir fildir. Düşünmek istemediğinde aslında daha da çok düşünürsün aynı gerçekleşmesini istemediğin ve kaçtığının başına gelmesi gibi. Herkes hayatında bir kere olsun yaşamıştır bu garip senaryoyu. Ben de şu an tam olarak o tiyatronun içindeyim işte.

Bora'dan kaçmak istemiştim çünkü ona karşı küçük de olsa hissettiklerim karşılıksızdı ve zaten gerçek de değillerdi ki. İki yıl boyunca kendimi insanlardan soyutlamamın sonucuydu bu. Gerçek olmayan hislerimin beni daha da fazla üzmesini istemiyordum ama hayat işte, durmadan karşıma çıkarıyordu.
Misal bugün, Bora'nın evimize gelmesi Hazal teyze ve Murat amcayla tanışması... ayyy düşündükçe bir garip oluyorum.

Ya nasıl eve girebildi ya? Hayır yani Hazal teyze bile davet etti içeri, niye ki, normalde olsa böyle mi olurdu? Biz şehirdeyken Taf'ın arkadaşlarını apartmanın önünden selamlamakla yetiniyorlardı, ne bu samimiyet, bir tek Bora'ya mı özel? Gerçekten çok saçma, hepsi ben ondan kaçmaya çalıştım diye oldu sanki, istesem bu kadar olmaz ya.

Ama şimdi hakkını yemeyeyim onun sayesinde aynı haftada iki tane hatta üç tane mis gibi gün yaşadım. Nasıl bir insandı, hem canımı yakıyor hem de mutluluğun en güzelini yaşatıyordu. Ah ah... Taf'la basket oynamayı o kadar özlemiştim ki gerçekten iyi ki teklif etmişsin Bora. Teşekkür ederim.

Taf'la ikisi yıllar sonra aynı sahada top sürmüşlerdi. Eve geldiklerinde Hazal hanım ve Murat bey de kızlarının yüzlerinde özledikleri o gülümsemeyi görmüşlerdi.

İçeri girmelerinin üzerinden birkaç dakika geçmişti ki Taf çoktan konuşmaya başlamıştı bile, her zamanki gibi heyecanla ailesine; attığı şutları, maçı ve yeni tanıştığı arkadaşlarını anlatıyordu.

Yıldız, Taf'ın anlattıklarına müdahil olmadan kardeşinin tatlı heyecanının tadını çıkarıp biraz ayakta onu izledikten sonra içeriye geçmişti.
Daha fazla terli bir şekilde kalırsa üşütüp tekrardan hasta olacağından tedirgin olmuştu, o yüzden hızlı davranmıştı. Yoksa kardeşinin anlattıklarıyla maçı tekrardan yaşamak, kötü bir fikir değildi.

Şimdi günün güzel ve tatlı yorgunluğuyla yatakta uzanmış, günlerini güzelleştiren O çocuğu düşünüyordu.
Islak saçları havlunun içindeydi hala ama gözleri kapalı, kolları iki yanda açık, yatakta tadını çıkarırcasına yatmak yorgun bedenine fazlasıyla iyi gelmişti.

Kapısının yavaşça aralanma sesiyle gözlerini açtı ve o tarafa baktı. "Teyze?"

"Girebilir miyim kızım?"

Yıldız, yatakta oturduğu yerde dikleşirken Hazal hanım da yanına oturdu. Elini ellerinin arasına alıp gülümsedi, güzel kızın yeşil gözlerine.

"Bugünün benim için ne kadar güzel bir gün olduğunu anlatamam kızım. Senin kendini, iki yıldır içinden yiyip bitirdiğini biliyordum ama ne yapsam yardım edemedim. Be..."

"Teyze, sakın. Öyle düşünme siz benim için neler yaptınız; kardeşim, sen, Murat amca hepiniz benimle yaşadınız bu dönemi. Yeri geldi geceleri benle uyanık kaldınız, yeri geldi hiç hareket etmeden yattım, siz vardınız yanımda. Ben sizin kalbinizi benim için ne kadar çabaladığınızı biliyorum. Sakın kendini bu şekilde üzme. Artık bitti."

Hazal hanımın gözlerinin içine bakarak devam etti.

"Biliyor musun, bu çarşamba günü uzun zamandan sonra ilk oynayışımdı, evet. Ama şu an hissettiğim özgürlüğü o gün yaşayamamıştım. Şimdi anlıyorum ki yanımda olan sizler de öğrendiğinizde ben rahatlayacakmışım. "

Seni Seviyorum...Where stories live. Discover now