12. BÖLÜM - YENİ HAFTA

14 1 0
                                    

9 Aralık 2020 Pazartesi

Saat: 07.45

Yıldız okul binasına girse de içinden bir ses onu orada öyle bırakmaması gerektiğini de söylüyordu. O yüzden o da biraz zaman geçmesini ve biraz daha sakinleşince yanına gitmek üzere girişte beklemeye başladı.

O sırada Taf, kendi okulunun kapısına gelmek üzereydi. Kaldırımı takip ederek sola doğru döndüğünde karşısına çıkan iri bedenle irkildi. Elini refleks olarak kalbine götürüp derin bir nefes aldı, sonra çemkirmek için başını kaldırıp karşısında duran adama baktı.

Adam mı, ne adamı? Bildiğin, Koca Bebek Serdar işte bu. Hem ne işi var bunun burada?

Genç kız kaşlarını çatmış karşısında uzun boyuyla dikilmiş olan adama bakıyordu. Sonra bir anda çemkirmekten vazgeçti, ifadesiz yüzünü geri getirip yanından geçmek için adım atmıştı ki Serdar, elini omzuna koydu.

"Taf..."

Taf yavaşça omzunu geri çekip ona döndü. "Ne oldu? Hani bir daha birbirimizin karşısına çıkmayacaktık? Neden buradasın?"

Serdar o konuşurken Taf'ın kaynayan siyah gözlerini izledi. Kıvırcık saçları, düzensizce yüzüne dağılmıştı ve burnu aynı tanıştıkları günkü gibi soğuktan pembe olmuştu. 

Konuşmasını bitirince, gözlerini Taf'tan ayırarak yandan asmalı çantasından bir cüzdan çıkardı.

"Bu, senin. Barda düşürmüştün geri veremedim."

Taf duyduklarıyla yüzünde oluşan alaycı gülümsemeyle baktı Serdar'ın gözlerine, "Cumartesi günü de verebilirdin canım, niye sabah sabah buralara kadar geldin? Asıl sebebini söyle."

Serdar, içten içe biliyordu bunları duyacağını. Sakinliğini koruyarak cevap verdi.

"Cumartesi maç oynamaya geleceğini, nereden bilebilirdim Taf?"

Taf, şaşırmıştı biraz, gerçekten de bunun yüzünden mi gelmişti buraya? Şaşkınlığını saklamadan karşılık verdi. " İyi...teşekkür ederim o zaman. Bir daha karşılaşmazsak sevinirim. Büyü biraz ve sözünde dur."

Serdar, bu sefer sakin duramadı. Buraya geldiğinden beri, genç kızın takındığı gıcık tavırlara sinir olmuştu.

"Alla alla, ya şu hale bak cüzdanını getirdim diye yemediğim laf kalmadı. Haa bak bu arada hatırlatayım festival haftasındayız ya... şimdi sen orada da sorun çıkartırsın falan, rezil etmeyelim birbirimizi. Sır dedik, sır olarak kalsın. Zaten beni görmek istemiyorsan, basket turnuvasını da izlemeye gelmezsin sen de, olur biter."

İyilik yapıyoruz, aldığımız cevaba bak. Sanki çok meraklıydım sabah sabah buralara gelmeye. İçindeki fotoğraflar ve cüzdan önemlidir belki diye getirdim, karşılamaya bak. 

Kuru bir "teşekkür ederim" sonrasında da "büyü biraz ve sözünde dur". Sanki seni görmeye geldim de bana atar yapıyorsun... Büyü dedi bana yaa...

Taf, Serdar'ın bu kadar uzun bir cümle kurmasına ayrı şaşırırken basket maçı hakkında söylediklerine, katiyen katılmıyordu. "Bir kere, Yıldız çağırırsa tabii ki geleceğim. Asıl sen, sanat ve tasarım yarışmasının, sergisine gelmezsin olur biter. Ayrıca tabii ki de ortalık yerde rezillik çıkarmam, ne yani, sen miyim ben? Hadi canım hadii!"

Serdar'ın artık sinirleri bozulmuştu. Durmadan azar işitiyordu yeterdi da.

"Bak kızım..."

"A a, ne münasebet, kızım ne be!"

Serdar, kafasını gökyüzüne kaldırıp yalvarır gibi baktı.

"Allahım neydi benim günahım? Off! Kıvırcık, dinleyecek misin? Yoksa..."

Yine sözünü keserek cevap verdi Taf. "Ne diyeceksin? Anlat, tamam hadi!"

Serdar yine sözünün kesilmesiyle derin ve keskin bir nefes aldı, sabrının son uzatmalarını oynuyordu.

"Bak... sergiye geleceğim tamam mı -sözünü kesmeye hazırlanan kıza doğru parmağını kaldırdı ve konuşmaya devam etti- çünkü benim de fotoğraf sergim var. Orada da bu-"

Taf, sesli bir şekilde güldü.

"Senin mi sergin var? Yalanını yesinler. Daha iyi bir yalan uydurmalıydın, illa gelip gıcık edeceksin beni değil mi? Sırf bu yüzden gelmeyi planlıyordun yani...anlamıştım ki, biliyordum..."

Serdar, şaşkınlık içinde karşısında nefessiz konuşan kıza bakıyordu. Cidden neydi günahı? Artık ona laf anlatamayacağını anlayıp kapüşonunu kafasına geçirdi. Yüzünde bıkkın bir ifadeyle ellerini kaldırdı "yapacak bir şey yok" dercesine ve arkasını dönerken konuştu.

"Sergide görüşürüz Kıvırcık."

Taf, cevap vermek için ağzını açmışken Serdar'ın çoktan köşeyi döndüğünü fark etti.

Ahhhg gıcık, tam bi Koca Bebek ya, sorgodo goroşoroz kovorcok...

Taf, telefonuna gelen mesajla telefonunu çıkardı cebinden. Efsun, sıra arkadaşı, mesaj atmıştı. Mesajı açacağı sırada saati gördü. 

Hiİi sakın, off ya, derse geç kaldım. 

Serdar'la konuşurken okul başlamıştı, zil çalmış öğrenciler çoktan sınıflara dağılmıştı. Taf boş bahçede koşarak okula girdi ve merdivenleri çok hızlı bir şekilde çıkmaya başladı. İlk önce nefes nefese, müdür yardımcısına gitti. Küçük bir azar işitip geç kağıdı ile birlikte sınıfa yürüdü. 

Müdür yardımcısı değil de Saliha öğretmenden korkuyordu asıl. Azar yemek ne demekmiş, şimdi herkes görecekti. Saçını düzeltti, derin bir nefes alıp sınıf kapısını tıklattı.



13. bölümden tatlı bir kesit:

Yıldız söyledikleriyle duygulanınca gülerek göz yaşlarını sildi. "Dedim sana gezegenlerin işi diye baksana." Burak da gülümseyerek ekleme yaptı. "Peki o gözyaşına saklanmış gezegenlerden konuşmak ister misin?"

"Aahahah, belki başka zaman."

O gün ikisi de o çardakta güçlü bir arkadaşlığın temellerini atmıştı.

"Biraz omzuna yaslanabilir miyim?"

Yıldız, küçük bir kız çocuğu misali Burak'ın kolunun altına girdi. Ortak bir sığınaktan daha iyi ne olabilirdi ki?




>>>>>>>>>>>>>>>

Evet, kısa ama içeriği çok olan bir bölüm geldiii!!!!

Serdar ve Taf'ı daha çok yazmak için can atıyorum.  Siz nasıl buldunuz? 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 04, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Seni Seviyorum...Where stories live. Discover now