3. BÖLÜM - SAHİL SAHA

46 15 1
                                    

4 Aralık 2020 Çarşamba

Yıldız

Okul çıkışı, ilk defa sınıftan birileriyle vedalaşıp çıkmıştı. Kapıdan çıkarken Bora'yla göz göze gelince gülümseyerek el sallamıştı. Gülümsemesi yine yol boyunca yüzündeydi. Bugün basket oynamıştı, öylece geçen iki yılın ardından bugün ilk defa eline topu almış basketler atmış eski Yıldız'ı uyandırmıştı. Bugün içten gülümsemiş, kalbi yeniden heyecanla dolmuştu.

"Allahım çok mutluyumm!"

Yolda yürürken sesli söylediğini fark edince kıkırdayarak evin sokağına girdi. Eve girince kardeşinin kollarına atlayıp bu güzel haberi vermek için sabırsızlanıyordu.

İçeri girdi, ayakkabısını hızlıca çıkarıp çantasını attı sırtından sonra da neşeli bir tonda seslendi.

"Taaaf! Kardeşimm!?"

Bir yandan da odasına gitmişti, bodrumdaki odayı da kontrol ettikten sonra eve gelmediği kesinleşmişti. Okuldan dönmemişti hala. Yüzü kısa bir anlığına düşse de hemen toparlanıp hızlıca odasına çıktı. Kitaplığın yanına çömelip birkaç saniye soluklandı. Daha sonra derin bir nefes alarak dolap kapaklarını açtı. Raftaki tozlanmış kutuya uzanıp kucağına koydu kutuyu.

Yıllar sonra sevdiğine kavuşmuş gibi kalbi ağzında atıyordu. Tozlar ona geçen yılları hatırlatırken onun aklında, tüm bu tozlara rağmen bugün tekrardan hissettiği o güven duygusu vardı. Bugün kendine güvenmişti o.... yeniden.

Mutluluk gözyaşları kendiliğinden dökülürken kutunun kapağını açtı. Kutunun içinde saklanmış basket topunu görünce gülümsedi.

"Babacım, hatırlıyor musun? Sen almıştın bunu bana, ilk topum..."

Derin nefes verdi. "Babam benim, sen merak etme her şey yeniden rayına oturacak göreceksin."

Havası inmiş, çok kullanılmaktan kaynaklı yıpranmış topuyla çömeldiği yerden ayağı kalktı ve gözyaşlarını silip burnunu çekti. Uğraması gereken bir yer vardı, bunca senenin hatırına bunu yapmalıydı.
Hazırlanıp evden çıktı ve yolunu sahile çevirdi. Aralık ayının serinliği onun umurunda bile değildi o gülümsemekle meşguldü, elinde basket topu, seke seke yürüyordu adeta.
Sahile çıkıp da deniz havasının yüzüne vurmasıyla yürümeyi bıraktı. Olduğu yerde durup elindeki topu ayaklarının dibine bıraktı. Kollarını açtı iki yana, gözleri kapalı derin derin nefesler çekti içine.

İşte bu güzel koku her zaman için kendime getirmiştir beni, mutluluktur bu yosunlu tuzlu deniz kokusu. Ellerimi indirip kısa bir süre denize baktım sonra yerdeki topumu elime alarak Sahil Saha tarafına yürümeye başladım. Sahil Saha... Bizim antrenman sahamız. Kış gelince etrafını, üstünü her yerini kapattırır spor salonu yapardık kendimize. Elimizden gelen bütün imkanları kullanırdık.

Düşüncelerimle gülümseyerek yürümeye devam ettim. Bir süre sonra saha göründü, iki genç çocuk tek pota maç yapıyorlardı.

Gülümseyerek sahanın kapısından içeri girdim. İkisi de kısa bir baş selamı verip oyunlarına geri devam ettiler. Ben de diğer potaya geçtim pota dibinde çantamı ve hırkamı çıkartıp hızlıca ısınma hareketlerimi yaptım.

O olaydan sonra bu ısınma hareketleri bedenim için önemli bir yer tutuyordu, günlük hayatımda da daha çok dikkat ediyordum her hareketime. Bugün okulda da maçtan önce es geçmemiştim ısınma hareketlerini. Gülümsedim, aklıma okuldaki maç geldi bedenim heyecandan nasıl da titriyordu şimdi de heyecanlıydım ama okuldaki kadar değil.
Şu an üzerimde "yapamayacağım korkusu" yok, sadece geçen iki yılın tozları var. Ama onları da zamanla halledeceğiz yani, yapacak bir şey yok...

Seni Seviyorum...Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz