bölüm yedi

1.3K 206 94
                                    

Pinhani - yitirmeden

Bir rüyada bile olsa
mutluydum.
Mutluydum ve sevmekteydim düşleri:
Düşleri, diri renkleriyle
yaşamı boyayan,
Benzerliğin gerçeklikle olan
O geçici,sisli,puslu savaşı gibi,
Gösterir çılgın gözlerimize

Cennetin, sevginin ve
bize ait olan her şeyin
Taze umudun, bilinen
en parlak vaktinden
Daha da güzel olan şeylerini.
 
 
 

 
 
Saat sabahın kaçıydı bilmiyordum. Gözlerimi açtım. Uyuyamadıktan sonra kapalı tutmanın ne anlamı vardı ki? Pencereden içeriye ışık sızıyordu fakat etrafım karanlık gibiydi. Annemin sesini duymayı bekledim bir süre. Duymamın imkansız olduğunu, duyarsam da tek nedeninin delirmiş olacağım gerçeği olduğunu umursamadan bekledim bir süre. İçeriye gelecek ve yatağımın tam ucuna oturacak. Üzerinde ayak bileklerine kadar inan kumaş bir elbise, siyah uzun saçları at kuyruğu. Göz kenarlarındaki hafif kırışıklık dışında yaşının çok olduğunu düşündürecek tek bir şey yok yüzünde. Çok güzel.

Bayan Jeon'un da beni ilk gördüğünde benzettiği gibi, doğruydu. Gerçekten anneme benziyordum. İri dudaklarımın şekli, gülünce kaybolan gözlerim ve burnumun üzerindeki varla yok arası çıkıntı bile onunla aynıydı. Abim ise ne anneme ne de bana bezerdi. Bir tek tombul parmaklarımız birbirinin aynısıydı. Annemin dediğine göre abim babama benzermiş. Kıpırdatamadığı uzunca boyu, kaydırak gibi burnu, uzun kirpikleri, kahverengi dalgalı saçları. Benden çok daha yakışıklıydı.

Yastığımın altındaki telefonum titrediğinde kollarımdan destek alaray yatakta kalkıp oturur pozisyona geldim. Kakaotalk dışında hiçbir uygulamanın olmadığı telefonun bildirim kutusuna tıkladım.

Jungkook
Birkaç dakikaya geliyorum
Kahvaltı etme
Taehyung ve Bogum yer ayırmışlar
Birlikte yemek istiyorlar
 

Jimin
Tamam
 
 

Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Hemen ardından kısa bir sürede üstümdeki kıyafetleri değiştirmiştim. Diğerlerini kirli sepetine atarken yeni çamaşır makinesi dikkatimi çekmişti. Benim için çok fazla şey yapmışlardı. Sonuç olarak bay Junghyun babamın kuzeniydi, bir kez başımı bile okşamayıp 'oğlum' demeyen adamdan daha fazla şey yapmıştı benim için. Tüm bu şeylerin altından nasıl kalkacağımı bilmiyordum.

Evin içinde biraz oyalandım. Bezi ıslatıp balkondaki masayı sildim. Yatağımı toplayıp, perdeleri açarak içeriye güneş girmesini sağladım. Ve yine düşündüm. Yalnız kaldığım her an yaptığım gibi düşündüm. Param yoktu. Para kazanmam gerekiyordu. İş bulmam, okulumu bitirmem, annemin benden istediği her şeyi yapmam lazımdı. Annemin en büyük hayallerinden birisi beni dans eğitimi verirken görmekti. İnsanlara dans etmeyi öğretirken çok asil duracağımı söylerdi hep.

Nasıl yapacaktım? Gücümü nasıl toplayacak, nasıl tüm bunları birlikte yürütecektim? Üstelik artık sırtımdan itip bana destek olacak bir annem de yoktu.

Telefonda Jungkook'tan mesaj beklerken evin kapısı çalındı. Şaşırsam da belli etmeyerek kapıyı açtım ve onu ilk gördüğüm günden beri en renkli haliyle beni karşıladı. Beyaz tişört, mavi dizi yırtık jean, pahalı olduğu belli olan spor ayakkabıları ve tüm kolunu kaplayan dövmeleri ile normal görünüyordu. Normal ve yakışıklı. Benim aksime.

"Gelmişken eve bir bakayım dedim." Elini saçının arkasına atıp kaşırken söyledi. Garip bir adamdı. Bazen utanmazın tekiyken bazen de utangaç davranıyordu. Burcu neydi? İkizler falan mı...

el diabloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin