bölüm on üç

1.4K 186 78
                                    


Geçmeyen saatler
Bir bile değil daha
Çok erken başlamışız
Ne çok akşama.
Bölünerek anılara
Akşamları da geçsek
Ne yapacağız
Gecede daha sonra
  
  
 
 
  
 
"Süre bitti! Kalemlerinizi masaya bırakın ve ayağa kalkın lütfen."

"Jimin, cidden mi?"

Yoongi, yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyle bana bakarken Yuta dediğimi yaparak hemen ayaklandı. Jaemin ise Jeno'nun üzerine atlayarak anlamlandıramadığım bir boğuşmanın içine girmişti.

Evet, söz verdiğim gibi Yoongi'ye 'sahte sınav' düzenlemiştim böylece sınava kadar birkaç kez stres kontrolü ve zaman kontrolu yapabilirdi fakat Yuta yetenek sınavına uyuyakalıp giremediği için -büyük şanssızlık- işi yazılı sınava kalmıştı böylelikle bana yaptığı iyiliklerin karşılığı olarak ben de ona Yoongi ile bize katılması gerektiğini söylemiştim.

Jaemin ve Jeno'ya gelirsek bu tamamen beklenmedikti. Okul müdürümüz geçen hafta yine dersler bitince çalışmak için kaldığımızı gördü ve odaya dalıp onların ne kadar zeki olduğundan, bizimle çalışmaları gerektiğinden falan bahsetti. Yoongi tabii ki kaba bir şekilde 'olmaz' demişti ama zar zor ikna edebilmiştim.

"Pekâlâ herkes ayağa! Jaemin, yaralanacaksınız."

Sonunda Yoongi de göz devirerek kalktı ve Jaemin Jeno'nun üzerinden çekilip 'seninle çıkışta görüşeceğiz' diye tehdit etti.

Sınav kağıtlarını toplayıp, çantamın içine attım. "Yarın hepsini yoklayıp getiririm. Yanlış yaptığınız konulara göz atarız. Olur mu?"

Hepsi beni onayladı. Yuta sevgilisiyle buluşacağını söyleyerek koşa koşa çıktı sınıftan. Jeno ile Jaemin ne ara oldu inanın bilmiyorum ama aniden barıştılar ve el ele sınıfı terk ettiler. Yoongi ise arkalarından hepsine iğrenir gibi baktı.

"İnsanlarla iletişim kurma konusunda gerçekten berbatsın." Çantanın kulplarını omuzuma geçirirken söyledim.

"Onlara insan mı diyorsun? Onlar birer canavar."

"Yapma, Yoongi. Kitabı bilerek yırtmadığını söylemişti Jaemin sana."

"Ama yırttı ve bu bir çeşit katliam." Çantasını eline alıp, kolunu omzuma atarak bedenlerimizi çıkışa yönlendirdi. Benden bir santim falan anca uzundu tabii altı kocaman ayakkabılarıyla bu bir santim dört beş santime dönüşüyordu ve o da rahatça beni boyumla ezikleyebiliyordu.

"Üniversitede ne yapacaksın acaba? Orada da sınıf arkadaşlarını dövemezsin bak."

Elini yumruk yapıp parmak boğumlarını kafama sürtmeye başladığında kurtmak için karnını cimcikledim. Huylanarak geri çekildiğinde bana dil çıkarmıştı. Min Yoongi cidden 3 yaşında bir çocuktan farksızdı.

"O siyah araç Bogum'un mu?" Kolejin önünde duran aracı işaret ettiğinde siyah camlarına baktım. "Orada park ettiğine göre o. Değiştireceğim modeli diyordu, gerçekten güzel bir tane almış."

"Araba modelleri hakkında hiçbir şey bilmiyorsun değil mi?" Gülerek söylediğinde omuz silktim. "Aman kalsın. Zaten araba sürmeyi düşünmüyorum, boşuna marka ezberlememe de gerek yok."

"Tabii ayağın gaza pedala yetişmediği için- tamam dur!" Cümlesini bitiremeden üzerine atladığımda gülerek kaçtı.

"Tamam hadi git artık! Yarın görüşürüz bücür!"

El sallayarak arabasına doğru ayaklarını sürüye sürüye gidişini izledim. Ardından ben de arabaya doğru adımlamaya başlamıştım.
Kapıyı açıp kendimi ön koltuğa attığımda neşeyle konuşmaya başlamıştım "Bu araba çok güzel Bogum-"

el diabloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin