bölüm on dört

1.2K 155 36
                                    


Aynada hayalime takıldım
Benden çok çabuk ihtiyarlıyor
Benzi fena soluk
Saçları bütün dökülmüş
Cam kırığı kır sakalları
Buz kalıbı gibi donuk
Gözleri sabit bakıyor
Galiba çoktan ölmüş

 
 
Kapalı gözleri ve karanlık zihninin ardında, Jimin kocaman bir kabusun içerisindeydi. Kabusu derin, ağrılı ve nefes kesiciydi. Her şey güzel başlamıştı aslında. Önce bir nar bahçesinde annesini görmüştu. Beyaz ipek elbisesi ve sırtına doğru dökülen bukleleri ile her zamanki gibi çok güzeldi. Birkaç adım atmıştı fakat sanki görünmez bir duvar çıkmıştı karşısına aniden. İlerlemek istese de yapamadı. Bağırmak istese de sesi çıkmadı. Annesinin gülen yüzü yavaş yavaş soluyordu. Kendisini ise görmüyordu.

Aniden bedeni titredi. Bedenini soğuk rüzgar titretip geçti ve annesinin buklelerini darmadağın etti saniyeler içerisinde. Kadının hüzünlü gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Jimin elini görünmez duvara bir daha vurdu, tek adım atamadı. Sonra aniden görüş açısına o girdi.

Jeon Hyunsuk, büyük şeytan.

Yaşlı bedeni ve esen bacakları ile annesine doğru adımlıyordu. Kadın tıpkı Jimin gibi kaçmak istese de görünmez bir duvara çarparak yere savruldu. Kabusun içinde sıkışıp kalan oğlan ağlamaya ve bağırmaya başladı.

Sesini duyan tek kişi kendisiydi.

Yaşlı adam annesine yaklaştı. Kadın kaçmak istese de uzaklaşamadı. Hyunsuk onu bileğinden yakaladı. Yüzünde iğrenç bir gülümseme vardı. Genç oğlan çığlık attı, görünmez duvarı yumruklamaya devam etti. Anne diye bağırdı. Anne

Anne

"Anne!"

Taehyung, sonunda uyanmasını sağlayabildiği Jimin'in bedenine sımsıkı sarılırken ağlıyordu. Bogum, titreyen elleriyle komodinin üzerindeki su bardağını aldı ve hâlâ bilinçsizce hıçkırarak ağlayan Jimin'e içirmek için yaklaştı. Taehyung küçük olanın sırtını sıvazlayarak doğrulmasına yardımcı olmuştu. "Geçti." Diye fısıldadı. "Geçti, kabustu. Bitti."

Birkaç dakika içinde nefes alışverişleri düzenli bir hal aldı. Kirpikleri ıpıslak ve ağırdı, gözleri yanıyordu. Taehyung Bogum'dan bardağı alıp Jimin'in dudaklarına uzattı ve genç birkaç yudum aldı dalgınca. Hâlâ ne olduğunu kavrayamamış gibiydi.

"İyi misin?" Diye sordu, Bogum. "Bizi çok korkuttun."

Jimin burnunu çekti ve Taehyung'un gözlerine bakmaya başladı ne olduğunu anlamak ister gibi. Büyük olan destek verir gibi sırtını sıvazlamaya devam ederken "Bayıldın." Dedi. "Aniden devriliverdin yanımıza. Yüreğimiz hopladı. Doktor çağırdık bir tane. Stresten olmuş dedi. Ayrıca çok zayıfsın, bedenin güçsüz kalıyor. Yemek yemiyor musun sen, Jimin? İlla yanına taşınıp sabah öğle akşam ellerimle zorla ağzına yemek mi tıkıştırayım?"

Küçük olanın omuzları düştü hemen. Bir şey diyemedi. Gördüğü rüya aniden zihninde canlanmaya başladığında yeniden midesi çalkalandı. Yine bayılacak gibi hissetti fakat kendinde güç bulup hızlıca yataktan indi ve odadaki banyoya attı zar zor bedenini. Öğürmeye başladığını duyan Taehyung endişeyle Bogum'a doktoru aramasını söyledi. Sadece yorgunlukla olacak şey değildi bu nihayetinde.

Jungkook odaya girdiğinde Bogum ve Taehyung doktorla konuşuyor, Jimin ise içeride midesinde ne var ne yoksa çıkarıyordu. Banyodan gelen hıçkırıklara karışık öğürme sesini duyduğunda endişeyle içeriye girdi. Klozetin yanına çökmüş ufak tefek bedeni gördüğünde birkaç saniye bedeni donup kaldı. Genç olanın zayıf elleriyle klozetin kenarlarından sıkıca tutuşunu gördü. Kendine gelmesi bir dakika kadar sonraydı.

el diabloWhere stories live. Discover now