35- Biz? Part 1

94K 5.3K 810
                                    

Önce beğenelim mi? ❤️

'Fotoğraf ve Oktay mevzusunu konuşalım artık! ' demişti değil mi? Ne konuşacaktık bu konu da ona açıklama yapacak bir şeyim yoktu. Hem de daha yeni barışmış iken direk bu konuyu sorması bir miktar canımı da sıkmıştı.

"Anlamadım, neyini konuşacağız ki?" diye sordum, üzerinden yavaşça doğrulurken.

"O adam kim?" diyerek sorduğum soruyu cevapsız bırakan Ali'ye gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutmuştum.

"Arkadaşım." dedim o gün bana verdiği cevaba misilleme mi bu şekilde yaparak.

"Arkadaşın!" dedi ses tonunu hafiften yükselterek. Beni korkutmaya çalışıyorsanız yanlış yoldasınız Ali bey! O eski Asya, o gün o evin içinde kalmıştı.

"Evet." dedim. "Arkadaşım, burada tanıştık. İstanbul'a dönünce de buluşup arkadaşlığımızı ilerletmeyi düşünüyoruz." dedim. Yerinden o da doğrulup bana dönmüştü.

"Burada tanıştınız?" soru sorar gibi değil de kendi içinde alışmaya çalışır gibi konuşmuştu.

"Evet, bir yarışma varmışta fotoğraflarımı çekmeyi teklif etti. Bende kabul ettim işte ona foto modellik yaptım." öyle birşey olmamıştı ama kıskansın, kıskançlıktan delirsin istiyordum. Beni nasıl o gün delirttiyse o da delirsin istiyordum.

"Tanımadığın elin adamına foto modellik mi yaptın Asya!? Kızım sen kafayı mı yedin ne demek adama fotoğraflarını çektirmek!! " kuduruyordu resmen ses tonundan aldığım şu kıskançlık hissi paha biçilemezdi.

"Ne olmuş yani. Sen elin kızına üstün çıplak fotoğraf atıyorsun ya hani. Bence aynı şey." Elini uzamış saçlarına atarak geriye doğru sertçe çekiştirdi.

"Sikeyim elin kızını da, ekrana basan parmaklarımı da!" elimin tersiyle ağzının ortasına çarptım yani gerçekten şap diye çarptım. Hafifçe vurmak istemiştim ama çıkan ve işittiğiim ses hiçte hafif çarpmadığı mı belli etmişti. Gene de geri de kalmamış, "Düzgün konuş."demiştim. Öfke ve şaşkınlıkla kısılmış gözleri bir bana bir elime gitmişti.

"Kimi şey ettiğine lafında bile olsa dikkat edeceksin." Elini enseme atıp, saçlarımı kavrayıp sertçe kendine çektiğinde burun buruna gelmiştik. Derin soluklarıyla inip kalkan göğsüne iki elimi birden bastırmış denge mi ancak sağlayabilmiştim.

"Kimseyi şey etmiyorum. Tek şey etmek istediğim kişi karşımda." zor bela yutkundum.

Ama beni de etmiyordu ki!! Kaç kere kenarından dönmüştükte adam bir türlü içime girmemişti. Emin miydi sahi beni istediğine?

O bana her böyle yaklaştığın da canımdan can gidiyordu.

Parmak uçlarıyla yüzüme gelen saçlarımı okşar gibi kenara doğru iteledi. Gözleri parmak uçlarını takip ederek yüzümü karşınladı.

Bakışları... Bakışları benim ona bakışım gibiydi... Aşık gibi... Gerçekten beni seviyordu değil mi? Sadece söz de değildi. O gün ona söylediğim gibi tensel çekim de değildi.

Öyle olsaydı istediğini alıp beni bırakmazmıydı? Oysa adam evlenmeden olmaz demişti. Düşüncelerin de benimle evlenmek vardı. Sadece eyleme dökeceği zaman değildi.

"Sen beni çıldırmak için mi dünyaya geldin yavrum? Öyleyse söyle gidip sinirlerimi aldırayım. Sinir hastası olmam yakındır." diye söylendi. Sesi bir nebze daha ılımlıydı.

Diğer konudan uzaklaştığımızı farkettiğimde derin bir soluk verecektim ki öyle olmadığını Ali'nin konuşmasıyla anladım.

"Demek İstanbul'a dönünce arkadaşlığınızı ilerleteceksiniz." ensemde ki eline baskı uygulayarak alınlarımızı daha sert dayamış oldu birbirine. "Beraber buluşuruz hayatım hem nasıl fotoğraflar çekmiş sevgilime bende görmüş olurum." demişti. İrileşen gözlerimle kalakaldığımda durmaksızın devam etti konuşmasına...

Büyük Adamın Küçük Kadını Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin