16. "Şüphe"

7.9K 455 28
                                    

"Orkun,"

İçindeki sinir duygusu bütün bedenini ele geçirmişken aklını kaybetmiş gibi güldü. Elindeki çakıyı savurup duruyor önündeki yirmi kişiyi korkutan hareketlerde bulunuyordu.

"Gözünüzü bile kırpmadan," Deli gibi güldü bir kez daha ve ortamdaki herkes bir adım geri çekilmek istedi. Ne yazık ki hareket edecek olurlarsa, muhtemelen Pusat'ın elindeki çakı, herhangi birine saplanacaktı.

"Gözünüzü bile kırpmadan verdiniz Mete'yi."

İnanamıyormuş gibi söylüyordu ama sesindeki öfke her birini titretmişti.

"Pusat Bey-" Demişti ki, bir bakışı ile susmuştu, Orkun. Zira Mete'yi taciz eden üvey abisini döverken bile bu kadar öfkeli değildi. İçinden bir canavar çıkmıştı sanki ve pençesindeki bu adamlara zarar vermemek için kendini parçalıyordu.

"Bir çocuğa sahip çıkamadınız."

Başını iki yana sallayıp kısık sesle mırıldandıktan sonra aniden arkasını dönüp adamlarıyla göz göze geldi. Bir anda, tüm hiddetiyle kükredi. "Ne için yanındaydınız, o zaman?!"

Orkun'un yakalarına yapıştı. "Ne için tutuyorum sizi orada?!"

Haykırışı bütün odalarda tek tek yankılanırken, Orkun korkunun da ötesinde çok üzgün hissetmişti. Pusat, öfkeyle cümleler kuruyor olabilirdi ama Orkun'un tek düşündüğü haklı olduğuydu. Ufacık çocuğa sahip çıkamamışlardı. Önceden fark etmeli, Mete'yi o adamlara bırakmamalıydı. Delirmiş miydi ki, Pusat'ın onlar olmadan Mete'nin gelmesine izin vereceğini düşünebilmişti?

Omuzları çökmüşken diyebileceği pek bir şey yoktu. Olayın üzerinden bir gün geçmişti ve bu giderek daha da gururunu kırıyor, içindeki pişmanlığı arttırıyordu. Mete'nin başına bir şey gelirse yaparlardı?

Adi herifler, Pusat'ın odasına dinleme cihazı yerleştirmiş, bir şekilde telefonlarını hacklemiş ve isimlerini bildiği kişileri taklit etmişlerdi. O kadar planlı hareket etmeleri canını sıkıyordu. Zira peşlerinden gittiği araba, yol üstünde üçe katlanmıştı ve maalesef yanlış arabayı takip etmişlerdi.

"Konuş, Orkun!" Dedi, bağırarak. "Konuş da öldürmeyeyim seni!"

Bir anlığına başını kaldırdı. Kendisinden küçük olmasına rağmen oldukça olgun davranan adam, şu an çıldırmış gibiydi. Ama az önce kurduğu cümle... Sanki ufak bir yakarış içeriyordu. Yalvarır bir ton içeriyordu ve herkes içten içe üzgündü. Pusat'ın bu kadar yıkılmasını beklememişlerdi.

Orkun ağzını açıp bir şey demek istedi ama bir anda salona giren Tekin, bütün dikkatleri üstüne çekmişti.

"Pusat Bey," Elindeki bilgisayarı kavramış onlara bakarken Pusat hızla Orkun'u bırakıp ona dönmüştü. Bir şey bulmuş gibi duruyordu ve içindeki Mete'yi bulma heyecanı onu sersemletmişti.

"Buldunuz mu?"

Tekin hemen koltuklardan birine oturup bilgisayarı açtı. "Bir şey bulduk."

Herkes ikilinin etrafına doluşup ekrana yöneldiklerinde, kaşları çatıldı. Aynı şekilde öfke oluk oluk akıyordu, damarlarından.

Önce Mete'nin başından bir kumaş parçasını çıkarıyorlardı; sonrasında karşısına bir adam oturuyordu.

Metin çabucak konuştu. "Ömer Karakul bu, Pusat Bey."

Pusat, kaşları çatık ekranı izlerken birden Ömer bıçağı sandalyeye sapladığında, dişlerini sıktı. Miniği korkmuştu. Titreyen sesiyle sorulara cevap verdiğinde, içindeki ateş daha da büyümüştü sanki. Biraz sonra yanında duran adamlardan biri ona bağırdığında, gözünden akan yaş, hepsinin içindeki merhamet ve öfkeyi alevlendirmişti.

MASUM -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin