Çocuk Jeon Jeongguk

6.7K 457 686
                                    

Jeon Jeongguk on dört yaşında sıradan bir lise öğrencisiydi. Onu diğer yaşıtlarından ayırdığı düşünülen tek şey, okulunda bulunan kızların her gün giymekte olduğu ekoseli eteğe olan basit ilgisiydi. Bir gün merakı gerçekten katlanılmaz bir hâl aldı ve sınıf arkadaşları beden eğitimi dersindeyken gizlice kızların soyunma odasına girdi. Kilitli dolapları bir umut denedi. Bunu yaparken oldukça gergindi lakin dedim ya, meraktı onun hayatını cehenneme çeviren en illet şey.

Bilemedi.

Açık bırakılmış bir dolap bulduğunda heyecanla araladı kapağı. Katlanmış eteği aldı ve titreyen parmaklarıyla kumaş pantolonunu sıyırdı. Etek dardı fakat bunu umursamadı. Sadece üzerinde nasıl durduğuna bakmak istiyordu, bu en fazla neye yol açabilirdi ki?

Eteği usulca geçirdi bacaklarından. Korka korka odanın ortasındaki sütuna sabitlenmiş aynanın önüne geçti. Çevresinde dönerek baktı kendisine. Oldukça basit bir etekti, fakat bunu sevmişti. Bu görünüşü sevmişti Jeongguk. Fakat bir ıslık kulaklarını doldurduğunda içine sinen korkunun yüreğinde gümlemesi gecikmedi. Büyük bir utançla sütunun arkasına geçti. Sınıf arkadaşları derste olduğu için birisinin geleceğini düşünmemişti hiç, belki de bu yüzden kapıyı kapatma gereği duymamıştı. Tek amacı eteği denemek ve nasıl göründüğüne baktıktan sonra odayı hemen terk etmekti. Oysa şimdi kapıda dikilen üç son sınıf öğrencisi kendisine bakıyordu. İçlerinden birinin gözlerinde alay vardı. Birisi sıkılmış gibi gözükse de gözlerini Jeongguk'un üzerinden çekmiyordu. Diğeri ise en katlanılmazıydı. Başını hafifçe yana eğerek Jeongguk'un açıkta bıraktığı, yaşının verdiği tüysüzlükle parıl parıl parlayan bacaklarına bakmaya çalışıyordu.

"Güzel..." dedi ona en yoğun bakan, ortadaki çocuk. Onu tanıyordu.

Bölge savcısının oğluydu.

"Güzel olmuşsun."

Yoğun diyordu çünkü bunu tasvir edebilecek yakışıksız bir kelime yoktu temiz lügatında. Dedim ya, çocuktu o, anlamazdı ki böyle bakışları. Tek hissettiği saf korkuydu, daha da küçüldü sütunun hemen arkasında. Çocukların gitmesini bekledi. Ağladı ağlayacaktı. Birilerine anlatırlar korkusu öyle bir işlemişti ki içine, o an yok olmak istedi. Her kızın giymeye hak bulduğu eteği onun için utanç kaynağına çevirmek o kadar kolaydı ki sığ insanların çevrelediği bu dünyada, temiz yüreği, çocuk nahifliğiyle bir kez daha kayboldu Jeongguk.

Bir süre daha aç bakışlara maruz kaldı. Lakin nedendir bilinmez, ona güzel olduğunu söyleyen çocuğun bir baş hamlesiyle yanındaki iki çocuk uzaklaştı oradan. O bir süre daha kapıda dikilip Jeongguk'u izledi. Dudaklarında büyüyen kirli sırıtış Jeongguk'un midesinde garip bir bulantıya sebebiyet verdi.

Sonra o da gitti.

Jeongguk derin bir nefes aldı sıkışan küçük kalbine yenilmemeye çalışarak. Etekten olabildiğince hızlı bir şekilde kurtuldu ve ağlaya ağlaya giydi pantolonunu. Titreyen parmakları yüzünden düğmesini güç bela ilikleyebildi. Eteği dolaba koyup kapısını nasıl kapattığını, o odadan kendisini nasıl dışarı attığını bilmiyordu. Tüm gün boyunca kendisi hakkında çıkacak iğrenç dedikoduların kulaklarına ulaşmasını bekledi. Amcasının yüzüne nasıl bakacağını düşündü. Fakat beklediği gibi olmadı. Kimse onunla dalga geçmedi, kimse içinden çıkmaya korktuğu sınıfa gelip onu utandırmadı gün içinde. Son dersin bitiş zili çaldığında telaşla toparlanıp okuldan bir an önce uzaklaşmak için ayağa kalkmıştı ki kapıda gördüğü üç çocuk sabahki ürkekliğini tekrar gün yüzüne çıkardı. Güzel olduğunu söyleyen savcının oğlu, kalkmaya yeltendiği sırayı oturması için çenesiyle yeniden işaret ettiğinde yalvarırcasına baktı ona dolu gözlerle. Belki de rezil etmekle kalmayacaklardı, döveceklerdi onu. Artık çok daha fazlaydı korku, başına keskin bir ağrı bile saplanmıştı.

justicia de iris | taekook ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora