on birinci seans

2.3K 357 114
                                    

Taehyung her daim gülümseyerek geldiği bu aralık kapıya ilk defa yüreğindeki kasveti saklamadan vardı. Jeongguk'un onu yeniden görmek istemesine mi sevinseydi, ona yaşattığı travmanın utancıyla mı kıvransaydı bilemiyordu. Öğrencilerine tekrar el bastırdığı yeni saksıyı kavrayan ellerine bulaşmış boyalar bile hatırlatamıyordu ona amacını.

Neden buradaydı Taehyung?

Utana sıkıla girdi kapıdan. Duvarı aştığında Jeongguk'u altındaki baksırı saymazsak, çıplak bir şekilde yatakta otururken bulmayı beklemiyordu hiç. Yanlış bir zamanda geldiği ihtimâlinin ürkekliği sindi bir de yüreğine. Nasıl ses çıkartmadan toz olurum derdine düştü. Tam arkasını dönmüş çıkıyordu ki önünde kapanan kapı engel oldu firarına. Cereyan yoktu, penceresi her daim olduğu gibi kapalıydı Jeongguk'un. Ardında da yoktu kimse. O an anladı.

Kapıyı Jeongguk kapatmıştı.

Yine de arkasını dönmedi bir müddet. Bekledi. Bekledi çünkü korktu. Korkuyordu. Çok korkuyordu hem de Taehyung. Yorgun yüreğine yine ince bir sızı salınıvermişti. Eli ayağı birbirine dolandı da yapamadı hiçbir şey.

"Jeongguk, ben- ben geldim. E-eğer yanlış bir vakitte geldiysem özür diliyorum senden. Üstünü giyindiğinde kapıyı aralarsan döneceğim sana. Burada bekliyo-"

Kapının aralanmasıyla birlikte yutkundu zorlukla genç adam. Ne yani, kendi isteğiyle mi oturuyordu o hâlde Jeongguk? Peki şimdi ne yapacaktı, dönecek miydi arkasını? Jeongguk rahatsız olmayacak mıydı karşısında böyle durmaktan? Ya kendisi? Kendisi bakabilecek miydi ona? Bir insanın, bir erkek vücudunun çıplaklığını kaldırabilecek miydi?

Binlerce soru istila etti bir haftadır ağrıların eksik olmadığı başını. Yine de döndü arkasına. Birkaç adımda Jeongguk'un yanına vardı. Çocuğun bu çıplaklıktan rahatsız olduğu aşikârdı. Titriyordu cılız bedeni, uzun siyah tişörtüyle de oldukça zayıf ve çelimsiz dururdu lakin her bir kaburgası ortadayken daha vahim geldi Taehyung'un gözüne. Taehyung'un gözlerine bakamadı Jeongguk. Titreyen elleriyle avucunda harap ettiği kağıt parçasını genç adama uzattı. Tereddüt ediyordu, lakin pes etmedi. Taehyung Jeongguk'un üşüyen bedenini gördüğü ilk anda buğulanan bakışlarına meydan okuyarak aldı notu. Okudu, okudu, bir daha okudu. Ne cevap vereceğini bilmeden baktı göz kapaklarına kadar titreyen çelimsiz çocuğa.

"Seni... Seni yıkamamı mı istiyorsun benden?"

Jeongguk sık nefeslerle soluklanırken ağlamak istedi hâline. Çocuk misâli büktüğü minik dudaklarından zayıf bir hıçkırık yükseldi. Nereden çıkmıştı bu adam, nereden getirmişti bu aynayı? Nasıl girmişti hayatına, nasıl ortak olmuştu acısına?

Yorgun yüreği nasıl ev sahipliği yapıyordu şimdi bir başka çocuğun azabına?

Usulca başını salladı. İstiyordu, çok istiyordu hem de. Güneşi görmek istiyordu artık Jeongguk. Yüreğindeki yangının ötesinde onun sıcaklığını istiyordu. Tertemiz bedeniyle gün yüzü görmek istiyordu, çok muydu?

Taehyung bir müddet daha ağladı ağlayacak gözüken nahif bedene baktı. İnatla kaçırıyordu küçük olan cennetini Taehyung'dan. Bakmıyordu ki ona, görsün acısını. Genç adam tüm tereddütlerini geride bıraktı, itiraz etmedi. Ceketini çıkarıp katlayarak onun için getirilen sandalyeye koydu ve manşet düğmelerini açtı. Kolalı gömleğinin kollarını özenle katladı, kravatını gevşetip çıkardı başından. Sonuna kadar iliklediği düğmelerin iki tanesini araladıktan sonra Jeongguk'un tekerlekli sandalyesini yanına sürdü. Yardım etmek istedi lakin küçük olan onun lafına kalmadan yataktan aldığı destekle bedenini öne itmiş, kendisini tekerlekli sandalyeye bırakmıştı. Gitmeden önce yanındaki komodinin çekmecesini açarak hemşirenin getirdiği poşeti aldı kucağına. Taehyung bir anda cereyan eden krizi nedeniyle dikkat edememişti o gün poşete. Şimdi baktığındaysa içindeki şampuan, kese ve sabunla Jeongguk'un yıkanma kararını kendi krizi sebebiyle almadığını anladı.

justicia de iris | taekook ✓Where stories live. Discover now