Çocuk Kim Taehyung

2.2K 262 345
                                    

Kim Taehyung gayrımeşru bir çocuk olarak doğmasıyla acılara daha ilk nefesinden gebe kalmıştı. Annesi ona babası hakkında hiçbir şey söylemedi. Minik dudaklarından ne zaman baba kelimesi çıksa sonu dayak olurdu. Bu yüzden sustu Taehyung, sormadı hasta annesine babasını, kimsesizliğini kabul etti, onunla arkadaş oldu. Annesi hasta bir kadındı, bazen ciğerleri sökülürcesine öksürdüğü mendile bulaşan kanlara şahit olur, ne olduğunu bilmediği için çocuk aklıyla annesini gül kusuyor sanardı.

Geçimlerini kendilerine yeten küçük bir bahçede yetiştirdikleri sebze ve meyveleri satarak sağlarlardı. Annesi onu da yanına alırdı tezgahını açmak üzere üç kilometre ötedeki şehir merkezine el arabası yüküyle yürürken. Zira pazardaki müşterilerin beş yaşındaki Kim Taehyung'un başında durduğu tezgâha bakmaması mümkün değildi. Öyle tatlı olurdu ki o üst üste dizilmiş kasaların üzerinde oturup minik ellerinin arasına aldığı tombul yüzüyle, sırf ona bakabilmek için bile fiyat sorarlardı insanlar ihtiyaçları olmamasına rağmen.

Güzeldi Kim Taehyung; sürmeli gözleriyle, hokka burnuyla, ördek dudaklarıyla baktıkça bakasınızı getirecek kadar güzeldi hem de...

Annesinin durumu daha da kötüye giderken bir pazartesi sabahı yeniden yola çıktılar. Bu sene yaptıkları hasat geçen senekine nazaran daha bereketsizdi, meyve ağaçlarının verdiği mahsül o kadar azdı ki, tezgâhlarının yarısından fazlasını domatesler kaplamıştı Kim Taehyung'un. O ise bundan rahatsızlık duymak yerine seviniyordu çocuk aklıyla. Meyveler satılamayacak kadar az olduğu için Kim Taehyung yiyebiliyordu onları, nasıl sevinmezdi ki?

Yine oturdu üst üste dizilmiş kasaların üzerine, kucağında arkadaki dükkân sahibinin orada sıkılmaması için verdiği boyalar ve bir boyama defteri vardı. Gözlerini kocaman açmış, boyamayı aldığı ilk gün bitirdiği defterin kenarındaki boşluklara kendi resimlerini işliyordu.

"Hey, küçük!" diye bir nida duydu tezgâhın önünden. Usulca başını kaldırdı. Bakımlı ve varlıklı görünen bir adamın kendisine seslendiğini anladığında annesinin her zaman durduğu yere baktı lâkin göremedi onu. Minik ellerinden aldığı destekle kendisini kasanın üzerinden yere bıraktı. Boyama kitabıyla kalemlerini tezgâhın altındaki bölmeye yerleştirerek utana sıkıla geçti domateslerin başına.

"Domates mi alacaksınız?" diye sordu dilinin tam dönmediği kelimelerle şirinliğine şirinlik katarak. Adam bir anlığına pazarın girişine baktı. Taehyung onun gözlerini takip ettiğinde klasik lakin lüks görünen üstü açık arabada oturan, güneş gözlüğü takmış bir diğer adamı gördü. Arabadaki adam usulca başını eğdiğinde, önündeki beyefendi kendisine döndü.

"Evet, alacağım."

Taehyung hemen bir kese kağıdı kaptı. Pek anlamıyordu bu işlerden lakin annesinden gördüğü kadarıyla birkaç şey öğrenmişti. Zaten sabahtan beri kimse bir şey almamıştı, bu müşteriyi de kaçırıp annesinin hıncını kendisinden çıkarmasını istemezdi.

"Ne kadar alacaksınız?" diye sordu masum masum. Fazla isterse zorlanacaktı, lakin az isterse de tezgâhta çürüyecekti domatesler.

"Hepsini alacağım." dedi adam. Taehyung'un doğuştan sürmeli gözleri kocaman açıldı.

"He-hepsini mi?"

Adam başını salladığında ne yapacağını bilemeyerek bir süre tezgâha baktı. Ardından domatesleri minicik elleriyle teker teker kasaya yerleştirmeye başladı. Nasıl bir fiyat biçeceğini bilmiyordu. Tek dileği adamın vereceği paranın ederinden az olmamasıydı. Yarım saat boyunca domatesleri kasaya dizdi. Bu süre vaktinde gözü hep annesini bekledi lakin gelmedi annesi. On üç kasayı doldurduğunda bir anda çevresinde dört adam beliriverdi. Kasaları alıp lüks arabanın ardındaki kamyona götürdüklerini gördü. Hepsi üçer kasa almış gidiyorken bu cömertliğe bir jest olarak minik elleri son kasayı kavradı. Çok ağırdı fakat domatesleri götürdükleri kamyon uzakta değildi. Paytak adımlarla kamyona yürüyüp kasayı nefes nefese yere bıraktı. Tezgâh çadırından çıktığı için güneş yüzüne vuruyordu. Elini gözüne siper ederek son kasayı da arabaya koymalarını izledi. Gözleri tezgâha gelen adamı aradı lakin bir anda önünde başka bir beden beliriverdi. Lüks arabadaki adamın tepesinde dikildiğini fark etti. Bir gölge düştü üstüne.

justicia de iris | taekook ✓حيث تعيش القصص. اكتشف الآن