seans dışı gelişim | 3

2.2K 327 215
                                    

Kim Taehyung terapi merkezine giriş yaparken oldukça telaşlıydı. Jeongguk'un defterlerini kabul edişinin üzerinden yirmi dört saat bile geçmemişti lakin buradaydı işte. Bay Shin'in kendisini arayıp buraya gelmesi gerektiğini söylediği andan beri bu telaşı taşıyordu üzerinde. Korkuyordu, her bir kalem darbesini anbean yaşadığı o korkunç resimlerin Jeongguk'u kötü etkilemesinden, ona zarar vermiş olma ihtimâlinden deli gibi korkuyordu Taehyung. Öncelikle Bay Shin'in yanına uğramalı ve ne olduğunu öğrenmeliydi belki, bilmiyordu lakin gözünün gördüğü tek şey Jeongguk'tu o an. İşte bu yüzden basamakları birer ikişer atlayarak üst kata çıkmaya başladı.

Merdivenin sonunda tekerlekli sandalyesiyle birlikte ona bakan bir Jeongguk görmeyiyse hiç beklemiyordu.

"Jeongguk..." dedi nefes nefese. Ardından ne yaptığını bilmeden çocuğun yanına varıp yanaklarını avuçladı. Uzun tutamlarını kulağının arkasına yerleştirirken iyi olduğunu teyit etmek için titreyen gözlerle yokladı kirpiklerinin altından kendisini izleyen çocuğu. Telaşı yüzünden şuursuzca davranıyordu lakin sorgulamadı Taehyung, Jeongguk'un önüne çömelip ona sıkı sıkı sarılırken bir an bile sorgulamadı.

"İyisin..." diye mırıldandı gözlerini kapatıp rahatlayarak yutkunurken. Cılız kollar tereddüt etse de dolandı çevresine, rahatlaması için sıvazladı sırtını. İyi olduğunu görmek iyiydi, hoştu fakat hiç beklemediği cılız bir fısıltının yanında hiçbir şeydi.

"İ-iyiyim..."

Taehyung'un uzun, kıvırcık tutamları seven parmakları donakalırken birkaç saniye öylece kalakaldı. Yanlış duyduğunu düşünmek istemiyordu, fakat diğer yandan inanamıyordu da. Neden korktuğunu bile bilmiyordu lakin korka korka geri çekilip iri gözlerle baktı Jeongguk'a. Saçlarından yanaklarına inen parmakları o anda titremeye başlamıştı. Başparmağı küçük olanın elmacık kemiğinde narince gezindi.

"Je-jeongguk..." diye fısıldadı şaşkınlıkla. Karşılığında ise kocaman bir tebessüm aldı. Jeongguk'un kemik kıvrımları dahi belli olan eli, Taehyung'un yanağını sevdiği parmaklarının üzerine kapandı.

Gerçekten iyiydi.

Taehyung'un gözleri anında dolarken dudakları bir çocuk mahzunluğuyla aşağı kıvrılıverdi. İlk defa o yaşlar hüzünle akmadı yanaklarından. Asla tutmadı hıçkırıklarını, içindeki tüm ıstırapları dökmek istercesine sesli sesli ağladı yanağını Jeongguk'un dizlerine yaslarken. Kendisinin aksine o kadar güçlüydü ki Jeongguk, uyluklarına akan yaşlarına varasıya gurur duyuyordu onunla.

"Taehyung!"

Merdivenin orta düzlüğünden kendisine seslenen adamı duyduğunda kızarmış suratıyla kaldırdı başını. Müdürün tıpkı kendisi gibi kızarık gözlerle ağlamaklı bir tebessüm eşliğinde bir süredir ikisini izleyen bakışlarıyla buluştu. Öyle gurur duyuyordu ki bu iki gençle yaşlı adam, vicdanı mesken ettiği yorgun kalbi bu anın güzelliğine dayanamayarak burkuluvermişti.

"Başardın Taehyung..." dedi Bay Shin titreyen sesini saklamadan. Taehyung gömleğinin manşetlerini kavrayıp gözlerini sildi hızlıca. Burnunu çekip kocaman gülümsedi Jeongguk'un kucağındaki ellerini kavrayıp.

"Hayır." dedi ince parmaklardan aldığı güçle bunu reddederek.

"Jeongguk başardı."

Küçük olan bir kez daha çiçekler açtırdı cennetinde. Tüm içtenliğiyle, minnetle gülümsedi ona gururla bakan genç adama.

"Seni görmek istediğini söyledi. Telaşımdan, sevincimden donakaldım, seni de o panik hâliyle endişelendirdiysem kusura bakma. Görüşmeniz bittiğinde yanıma uğramanı söyleyecektim. Ben, ben sizi şimdi yalnız bırakayım."

justicia de iris | taekook ✓Where stories live. Discover now