dördüncü seans

2.5K 362 50
                                    

"Demek sana hediye ettiğim cenneti kabul ettin, lakin benimle paylaşmak istemiyorsun." dedi Taehyung çiçeğin bıraktığı yerde olmadığını görüp gözlerini tamamen kapalı kapıya çıkararak. Ses tonunda sitem zerresi dahi yoktu, bilakis, tüm içtenliğiyle saygı duyuyordu buna. Jeongguk'un çevresine ördüğü duvarlar rahatsız etmiyordu onu, fakat korkutuyordu çok. Zira güvensizliğin harç olduğu bu dengesiz duvarların hemen dibinde bekliyordu Jeongguk, yanlış yapılan en ufak hamlede altında ezilmek pahasına oradaydı üstelik. Bunu biliyordu.

Bu hissi ne yazıktır ki çok iyi biliyordu.

"Onu ben büyüttüm biliyor musun?" dedi gülerek içeri alınan saksının bıraktığı boşluğa oturup. Sesinde burukluk vardı, zira yalnız hissediyordu şimdi. Cennetini kabul etmişti etmesine Jeongguk fakat kendisini açık bir dille kabul etmeyişi, onu bu kapının ardında bırakmış olması garip bir burukluk hissettirmişti Taehyung'a. Salıncağın kenarında direğe tutunmuş, sırasını bekleyen mahzun bir çocuk gibiydi o an.

"Büyütmek dediysem gerçekten büyütmek ha! O sadece kuru bir tohumdu, filiz vermesi için kaç gece uyumadım ben bilirim. Buzdolabında beklemesi gerekiyordu, tamamen donacak korkusuyla saat başı kontrol ettim resmen!"

Onu yoran çocuğundan bahseder gibi eğlenceli bir yakınma sinmişti şimdi sesine. Başını kapıya yaslayıp her zaman yaptığı gibi bir dizini kendine çekti ve kolunu bu dizinin üzerinde dinlendirirken kendi kendine kıkırdadı. Bir süre sonraysa o güzel kıkırtılarının yerini içten bir tebessüm aldı. Düşünceli bir ifadeyle karşısındaki duvara dikti gözlerini.

Boş duvarları oldum olası sevmemişti.

"O bir iris çiçeği Jeongguk. Aslında her bahçede görebileceğin basit bir çiçektir fakat tohumdan yetişmesi neredeyse imkansızdır. Genelde yumrudan elde etmeyi tercih eder yetiştiricileri, fakat öyle... Öyle eşsizdi ki benim için, onu kendim yeşertmek istedim. Zordu ama değerdi biliyor musun? Çok yıllık bir bitki olduğundan kesilerek buket çiçeği olarak da kullanılıyor fakat bana sorarsan dalında ayrı bir eşsizleşiyor... Fakat dediğim gibi, canlı olarak bakımı biraz zahmet gerektiriyor. Sürekli aynı miktarda su verilmeli mesela, ölçü kabı...."

Elindeki poşeti havaya kaldırıp mavi su kabına imalı, umutsuz bir bakış atarak başka bir konudan devam etti hevesli anlatımına.

"Ressamlar ölüm çiçeği olarak resmetse de bu güzel çiçeği, ben en çok cennetin gözü olarak görüyorum nedendir bilinmez. Latince anlamı bu, üstelik insan anatomisinde gözün renkli olan kısmına, yani irise benzediği için her insanın gözlerinde cennetten bir parça taşıdığını simgeler. Yunan mitolojisinde ise göklerden gelen mutluluğu gökkuşağıyla birlikte yeryüzüne taşıyan tanrının adı ve imgesiymiş."

Dur durak bilmeden konuşuyordu Taehyung, bir sürü şey anlatıyordu bir kapı ardındaki bilinmeze. Yapmacık değildi, çiçeği bahane etmiyordu sırf konuşmuş olmak için konuşarak. Konuşuyordu çünkü o çiçek Taehyung'un bir parçasıydı ve Jeongguk'un onu kabul etmesi demek, umut demekti. Bu daha çok telaşlandırmıştı onu. Belki onu içeride ölmeye mahkum edecekti, bilemezdi ki bunu. Bu yüzdendir ki kötü düşünceleri zihninde yeşerdikçe hevesli hevesli konuşan sesi saniye saniye cılızlaşmış, yavaşça ayağa kalkarak kapıyı iki kere, hafifçe tıklatmıştı.

"Jeongguk..." dedi bir çocuk gibi yalvararak.

"Sana onun bakımı ile ilgili bir sürü not yazdım, kullanman gereken tüm eşyaları da bu poşetle birlikte kapının önüne koydum. Ne olur, ne olur öldürme cennetimi..."

***

seans girişimi:

netleştirilmedi

justicia de iris | taekook ✓Where stories live. Discover now