müdirenin oğlu ve kabus sanılan gerçek

98 10 223
                                    


gözlerimi açtığımda, sadece karanlıktı. bir süre öylece durdum. gözlerimde bir bez bağlıydı, ellerim ve ayaklarım da bağlanmıştı. yüzüme düşen saçlarım çok fena rahatsız etmeye başlamıştı.

birden önümdeki kapı açıldı ve yaklaşan adım sesleri duydum. kıpırdandım.

"vaay uyanmışsın," dedi tanıdık bir ses.

kaşlarımı çattım. "sen," diyebildim. sadece bu.

"ben," dedi, önüme oturduğunu hissettim. "evet, devamını getir?"

bir şey demedim, sadece derin nefesler almaya devam ettim.

"onca şeyden sonra şu an benden korkuyor olamazsın," dedi genç, yanağımda elinin sıcaklığını hisseder hissetmez başımı geri kaçırdım.

"bana dokunma," diye tısladım. "sen yaptın değil mi? giwook'u da, tzuyu'yi de, ravn'ı ve hyunjin'i de hepsini sen öldürdün. sumi'yi sen kaçırdın ve saphire'yi de sen zehirledin, değil mi?"

"hm hm..." elinin saçlarımda gezindiğini hissettim. yüzüme düşen saçlarımı çekti. "hepsini ben yaptım. ama, seni koruyabilmek için."

"ne?" dedim, ağzım şaşkınlıktan açık bir şekilde. "insanları öldürerek mi?"

"çok safsın, hiçbirini tanıyamadın ve onların yaşaması sana zarar verecekti! hyunjin ile çok yakındın ama sana ailesinden veya geçmişinden bahsetti mı hiç? ailesini nasıl öldürdüğünü anlattı mı sana? giwook ile çok yakın olmana rağmen fark etmedin belki ama madde kullanıyordu. senin içeceğine bile koymaya çalıştı ve içecekleri değiştiren bendim. peki tzuyu? o senden nefret ediyordu. bu zamana kadar senin yanından bile ayrılmayan juyeon'a en yakın olan kızdı ve birden sevdiği çocukla arasına başka bir kız girdi. sen. sana zarar vermeye bile çalıştı ve onu durduran yine bendim."

"nasıl?" diyebildim. "bunlar gerçek değil."

"gerçek olmadığını nasıl bilebilirsin? onları senden daha iyi tanıyorum."

"peki ravn? o sadece bir kedi."

"beni unutmaman gerektiğini düşündüm, juyeon denen herifle çok fazla zaman geçiriyordun. gereğinden çok fazla hem de. bir ceza olarak düşün. sumi ve saphire'ye gelirsek, seni benden uzaklaştırabileceklerini hissettim. sumi kurtuldu, ama saphire için aynı şeyi söyleyemeyeceğim."

"ona bir şey oldu mu?" dedim hemen. "yaşıyor mu?"

"yaşıyor, şimdilik."

"sen delirmişsin," dedim. "bunları yaparken aklından neler geçiyordu, sana hayran olacağımı falan mı düşündün? ya da sana minnettar kalacağımı? insanların hayatına son vererek kimseyi koruyamazsın, beni de koruyamıyorsun. sadece daha çok zarar verdin o kadar."

"bak," dedi ve derin bir iç geçirdi. "seni seviyorum tamam mı? seni çok uzun zamandır tanıyorum, küçüklüğünden beri ve hep tekrardan yan yana gelebileceğimiz günü bekledim. yapman gereken tek şey bana bir şans vermek."

"sen kimsin böyle?" omzuma elini ittim. "sadece senden nefret ediyorum."

bir an hiçbir şey söylemedi. sonra kıkırdadı, uzandı ve gözümdeki bezi çıkardı. karanlığa alıştığım için aniden yüzüme çarpan ışıkla gözlerimi kapattım.

"peki bunu gördükten sonra da aynı şeyi bir daha söyleyebilecek misin?"

sonunda gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey, abimin fotoğrafıydı.

eli kolu bağlı ve baygın olduğunu umduğum bir fotoğrafı.

"ona ne yaptın?" dedim hemen. fotoğrafa biraz daha yaklaştım. "öldü mü?"

GBC, the boyzWhere stories live. Discover now