Bir - Gözyaşında Yüzerek Limanına Varmış Bir Gemi

1.2K 57 7
                                    

Christina Perri, A Thousand Years.

Herkese merhaba!

Bu bölümde Âsaf'ın duygularını, en derinlerinizde hissederek okuyacaksınız. Sıkı tutunun, hızımız 400 dhşwbdpabdlams

(Bölüm şarkısı sanki onlar için yazılmış. :'))

Güzel okumalar, güllerimiz.

🤍

-1-

Gözyaşında Yüzerek Limanına Varmış Bir Gemi.

Aşk, ucu sivri bir mızraktı. Ruhun kalbine saplandı mı sezilen acı tarif edilemezdi. Dudaklardan dökülen feryâdı, yalnızca o sevdânın öteki yarısı işitebilirdi.

Bu aşkta; çığlıklar sessiz, duygular eşsizdi. Eşi benzeri bulunamayacak kadar nadideydi gözleri kapatınca görülen dünya.

Büyülü rüyaların içinde inşa edilmiş bir gerçekti bu sevdâ. Gerçeğin içinde en düş, düşün içinde en gerçekti.

Hece Ferah, Âsaf'tan haber alamadığından beri ruhunda tutuşan alevler, bedenini küle çeviriyorlardı. Eskiden, çok fazla eski sayılmazdı, sevgi sözlerini geç, sesini bile duyamadığı zamanlar, kendi hariç herkesin nerede olduğunu bildiğinde, yüreğini yakıp yağmalayarak ele geçirmeye çalışan düşman askerleri yoktu.

Ailesi onu kendi istekleri uğruna sevdâsından uzak tutmuştu. Başka kimsenin haberdâr olmadığı bir hikâye geziyordu iki kişinin kalbinde. Hasan, kardeşi gönlünün olduğu kızı aldı diye kin tutmuştu senelerce. Öyle büyüyüp budaklanmıştı ki öfkesi, yeğeninden nefret edecek kıvama gelmişti. Bir müddet sonra inada binmişti her şey. Hece'nin gözlerinin önünde eriyip gittiğini görmüyor, bir zamanlar sevse bile karşısında dimdik ve kendinden emin bir şekilde duran sevdâyı anlamıyordu. Anlamak istemiyordu. Kendi vazgeçmişti, vazgeçmek zorunda bırakılmıştı. O zaman kızı da kardeşi olacak o adamın oğlunu sevemezdi!

Kaderin bir oyunuydu hepsi. Bu sevdâ, henüz doğmadan ilmek ilmek, kanata kanata işlenmişti ömürlerine. Hece Ferah ve Âsaf'a göre acı çekseler de aşklarından hiç ödün vermeyecekleri bir sınavken Hasan için aynı şey söz konusu bile değildi. Gençken sevdiği kadın olan Yâren'i ve kardeşiyle ilişkilerini görmek, senelerdir her gün bir kurşun misali saplanıyordu kalbine. Bu yara, olmaması gereken her hissin, atılmaması gereken her adımın ve söylenmemesi gereken her sözün yöneticisiydi. Zalim bir rehber, onlarca hayatın yoluna dikenler dökebilir; kalplere akıla hayale sığmaz birer acı kütlesi yerleştirebilirdi.

Bir sevdâ, başka bir sevdânın tuzağı olmak için yaratılabilirdi. Hele de kavuşulmamışsa, işte o vakit, aşk; kendini nefrete teslim eder, mutluluğa hasım kesilirdi.

Ve nefret, ipleri eline aldıysa geleceğin acı nehrinde sürüklenmeden olmazdı.

Hece Ferah, duyduğu kötü haberlerin ardından göğüs kafesini delik deşik eden bir taarruzun harabesiyken yuvarlandığı merdivende, basamaklar az olmasına rağmen başını sert bir şekilde çarpmasıyla bilincini yitirmişti. Elindeki telefon, bedeninden uzaklaştığı esnada annesinin çığlığı yankılanmıştı binada. Ferah ise, kendinden geçmeye razıydı. Zira Âsaf olmazsa, onun varlığının bir anlamı yoktu, ona göre.

GÖĞÜN KAYIP ŞEHRİWhere stories live. Discover now