On Dört - Dört Güzeller

105 8 0
                                    

Buray, Olmuşum Leyla.

Merhabalaar!

Çok içimize sinen bir bölümle geldik.

İyi okumalar dileriz, inşallah siz de seversiniz. ☁


-14-

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-14-

Dört Güzeller.

İnsanın ne zaman içi ezilir? Acıktığında mı? Peki sizin hiç aşktan ezildi mi göğsünüz?

Sevdâyla seve seve dövdüğüm bir havanda kalbimi, ezdiğime sevindim.

Âsaf'ı izlerken dolan gözlerimden yaşları savuşturmak zorlayıcı olsa da ruhumun sevinçten ağladığının bilincinde, yuttum boğazıma dolan hisleri. Onu nasıl bu kadar sevdiğimi bilmiyordum. Nasıl seviyordum?

Bir insan bir insana nasıl böyle bağlanabilirdi?

Olacak iş miydi? Her gördümde yüreğime saplanan oklar... Ellerim titrer durur, ellerinde olsalar olmasalar. Yanındayken de özlerim, yokluğuna nasıl katlansın bu avare gözler?

Koşar adım yanına ulaştım ve elimi eline doladım. Ağlama süremi başımı sallayarak bitirmiştim az evvel. Bazen böyle geliyordu mutluluk gözyaşları lakin onlardan son derece memnundum. Zira hasret versiyonu kadar hiçbir şey acıtmamıştı canımı.

Birlikte, Emir'le kararlaştırılan yol kenarına doğru yürürken elimde tuttuğum hafif sırt çantasına uzandı, tutmak adına olan çift kulpuna parmaklarını doladı, aldı sormadan. Her hareketine düşe düşe sağlam yerim kalmayacaktı.

Serin bir rüzgâr dolanıyordu havada. Rengini sarıya ve kahverengiye kaptırmış yeşil yapraklar, dökülüyordu kuytulara. Yelin elleri, bir âşığa dokunduğunu bilircesine merhamet doluydu. Kokusunu bana ulaştırdığı adamla ele ele olduğumuz için onun sıcaklığıyla, üşütemiyordu beni.

Sizin gibi âşıkların içi alevden, tutuşur elleriniz de ısıtır ruhunuzu, diyerek geçti kulağımın dibinden bir ses. Kıkırdıyordu tatlı tatlı.

Âsaf da bir sırt çantası almıştı bu yüzden benimkini taşımak zor gelmiyordu. Birkaç dakika sonra Ayperi ve Emir gelmişti. Sevdiklerimizden hiç ayrılmak istemediğimiz için arka koltukları bize ayırmışlardı.

"Selamünaleyküm!" Dedim mutlulukla çocuklaşan sesimle. Âsaf ise o bayıldığım tonlamayla aynı sayılabilecek anda söylemişti. Ona benzemek çok hoşuma gidiyordu. Kibar ve zarif bir adamdı ama erkeksiliğinden ödün vermezdi. Bu yüzden ona benzemeye dahi vurgundum. Hele onda benden bir emare görsem, içimdeki volkana bir taş atılıyordu sanki.

GÖĞÜN KAYIP ŞEHRİWhere stories live. Discover now