[24] DRAMATİK SIRDAŞ

112 13 36
                                    

Arkasına yaslanmış olduğum arabanın tekerinin dibine çöktüm yıkılmış halde.

Nasıl olabilirdi bu? Babam... Nasıl yapabilirdi bunu? Babam ya! Dünyanın en dürüst adamı! En doğru adamı ya! Nasıl?

Annem... Hani onu çok seviyordu babam? Hani onsuz olamazdı? Onunla olabilmek için tüm ailesini karşısına almıştı hani? O kadar çok seviyordu hani?

Annem... Anneciğim... Yıkılır... Mahvolur... Annem babamı seviyor... Çok seviyor... Hem de gerçekten çok... Nasıl olur bu?

Yok, olamaz! Yalan! Babam olamaz o gördüğüm adam! Başkasıdır. Benzetmişimdir.

Ama ya araba? Araba bizim araba, plaka bizim plaka değil miydi?

Ben orada öylece yerde oturmuş, yerle bir olmuşken Muscle da ne yapacağını bilememiş olacak ki yanımda öylece duruyordu. Bir müddet dikildikten sonra o da benim gibi yere çöktü.

Ne gitti ne de bir şey söyledi uzun bir süre. Ya ne diyeceğini, ne yapacağını bilemediğinden ya da beni yalnız bırakmak istemediğinden. Bilmiyorum.

Off, Muscle! Gitsene sen yanımdan! Neden yanımdasın? Neden tam bu anda buradasın?

Şu an deli gibi hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum ben. Sen yanımdasın diye yapamıyorum işte! Anlasana be çocuk! Senin yüzünden tutuyorum kendimi. Off! Hadi gitsene sen!

"Keşke Sare yanımda olsa," diye geçirdim içimden. Dostum yanımda olsa bana ne diyeceğini, ne yapacağını, beni nasıl teselli edeceğini bilirdi. Hafifletiverirdi bu acıyı! Off!

Birden duyduğum sesle döndüm dünyaya:

"Gülce," diyordu o ses, "Gülce, tutma kendini. Sıkma kendini artık. Ağla dilediğince. Ağlanmayan acılar hastalık olur içinde. Yapma bunu kendine. Ağla. Tutma içinde."

Muscle'ın sesiydi bu. Kafamı çevirip yüzüne baktım. Omzuma dokundu teselli edercesine. Ne kadar çaresiz görünüyordum kim bilir?

"İstersen gideyim ben... daha rahat edeceksen..." diyerek yanımdan kalkmak için hareketlendi.

Hani "dokunsalar ağlarım" derler ya, ne demekmiş o an anladım. Omzuma dokunan bir el, küçücük, minicik bir teselli çabası tüm savunmamı yerle bir etti. Ne zamandır tuttuğum hıçkırıklarıma yenik düştüm işte o anda.

Ağlamaya başladım içimdeki tüm acıyı kusarcasına. Ne kadar ağladım bilemiyorum ama çok uzun olduğunu biliyorum. Hıçkırıklarımın arasından arada sesini duyuyordum Muscle'ın. Gitmemişti:

"Gülce, geçecek."

"Hepsi bitecek."

"Geçecek..."

Nasıl geçecek?

Yeter! Sırf teselli olsun diye yalan yanlış şeyler söyleyip kandırmayın acı çeken insanları artık!

Geçmiyor işte! Geçmiyor!

Geçen acının sıcaklığı sadece! Oysa soğudukça daha da ağırlaşıyor insanın içinde!

O her "geçecek" dediğinde ağlamamın şiddeti daha da artıyordu. O kadar karışıktı ki duygularım. Duyduğum acıdan ölecektim sanki. İçim duyduğum hayal kırıklığıyla doluydu tıka basa. Bir de fırtınalı bir deniz gibi kapkaranlık bir öfke sarmıştı her yanımı.

Baba ne yaptın sen? Ne yaptın anneme? Ne yaptın bize? Ailemize? Bizi parçalayıp attın bir kenara! Yazık!

Tekrar "geçecek" dedi Muscle.
Bense bu defa öfkeyle haykırdım:

ŞAKA YAPIYORSUN! (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin