44. SINIR

59.2K 1.8K 1K
                                    

Hoşgeldin..

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum ve oylarınızı.

Saat epey geç olmuştu. Karanla son telefon görüşmemizin üzerinden de saatler geçmişti. Dediği gibi ne yemek yiyebildim ne film izleyebildim.

Uyku zaten yokluğunda imkansız.

Derince oflayıp kalktım üzerime siyah uzun bir elbise giydim. Aşağıya inerek kapıyı açtım. Tahsin hemen kapının yanındaydı.
"Yenge bir şey mi oldu ?" dedi. Karansız gecelerde Tahsinin varlığına alışmıştım. "Yok Tahsin bir şey olmadı. İçim sıkıldı sadece hava alacağım biraz." dedim.

"Sen nasıl istersen yenge."

Kapıdan çıktığımda diğerleriylede kısa sohbetler ederek arka bahçeye yöneldim. Bu, bizim onlarla küçük bir sırrımızdı. Hepsiyle muhabbet ediyor Karan'ın olması gereken bu diyerek çizdiği çizgiyi biraz taşırıyordum. Ama Karan varken onlar yine eski hallerine dönüyordu. Bende sanki hiç muhabbet etmiyormuşuz gibi çekiyordum kendimi.

Atın olduğu yere geldiğimde Salih dede yoktu tabi saat gecenin bir yarısı, uyuyordur. Eğilip çitten geçtiğimde atın olduğu haraya girdim. Beni görünce düşük tonda bir ses çıkardı. Gülümseyerek yaklaştığımda elimi başına koydum. Karşı çıkmadan yavaşça başını eğdi. Bana izin verdi.

Elimi yüzünde, yelesinde gezdirdim. "Sana bir türlü isim koyamadım." dedim.

Başını attırdı arkaya. "Ama bana kızma ne yapayım izin vermiyor seni sürmeme biliyorsun sende." sıkıntıdan atla konuşuyordum.
"Güya onun içinde bir at gelecekti. Sanada arkadaş olurdu hem. Hergün hergün Salih dede.. sıkıyorsundur." dedim.

"Ben onu sıkıştırayım. O da kendine bir at alsın." duraksadım. "Alınmıyorsun değil mi ? Alsın falan diyorum ama seni düşündüğümden sıkılmazsın. Birde banada izin verir tabi birazda kendimi düşünüyorum." dedim. Onun bir atı olmadığı için bu ata binmeme izin vermiyordu ya düşersem miş, at üstünde benim peşimden nasıl koşacak mış, onada bir at lazım mış..

Aklıma gelen fikirle doğruldum. "Biliyor musun o şuan yok. Bence birbirimize şans vermemiz için en doğru zaman."

Duvarda asılı eyeri elime aldım. Atın yanına girip eyeri üzerine attığımda heyecanlanmıştım. "Bak uzun zamandır sizin familya ile bir temasım olmadı sakın beni üstünden falan atmaya kalkma rezil olurum. Karan da seni postalar benden söylemesi." dedim basamağı zar zor iterek atın yanına getirdim. "Sen kendini bana bırak. Gerisi kolay." dedim. Basamağa çıkıp üzerine bindiğimde eyer biraz yamuk duruyordu. At da bunu hissetmiş gibi dikildiği yerde tuhaf bir hareket yaptı.

Üzerinde beni biraz sarsmıştı ama şimdi eyer tam yerindeydi benim oturuşumda tam olması gerektiği gibiydi.

"Harika... şimdi komut biliyor musun acaba ? Salih dedeyle nasıl anlaşıyorsunuz bilmiyorum ama.. ho-ho." diye mırıldandım eyerin iplerini tutarak ve evet at yürümeye başladı.

Haradan çıkmıştık. Onun koşturması için çok büyük bir alan vardı. Orada yavaşça daireler çizmeye başladık. Huzursuz değildim ve hissediyordum o da değildi.

"Saat gecenin bir yarısı oldu. Seninde uyanık olman iyi oldu çok sıkılıyordum içeride." dedim. Gecenin karanlığında sadece ay ışığı ve eve yakın bahçe aydınlatmalarının ışığı vuruyordu buraya.

Biraz sonra Tahsinin hızlı adımlarla bize doğru geldiğini gördüm.
"Yenge ne yapıyorsun ?" dedi sitemkar bir sesle. "İyiyim Tahsin sen ?" dedim.
"Onu sormadığı biliyoruz." dedi.

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin