55. BOŞLUK

27.7K 1.5K 568
                                    

6 AY SONRA

186 gün. Dört bin üç yüz seksen iki saat geçti onsuz. Onsuz olmaz, onsuz yapamam dediğim adamdan aylardır tek bir haber almadan yaşıyordum.

Buna yaşamak denirse.

Nefes alıp vermek yaşamaktan sayılırsa.

Gözlerim kendiliğinden kapandı sıkıca yumdum. Kollarımı sardığım dizlerimi kendime daha çok çektim. Rüzgâr saçlarımı omuzlarımın ardına itti. Sakinleşmem gerektiğini kendime söylerken yine başarılı olamadım. Kendim kastım, gözlerimi açmak için ama açamıyordum. Omurgamdan yukarıya bir titreme tırmandı. Nefesim sıklaşırken, alnımın boncuk boncuk terlediğini ama esen rüzgarda hemen kurduklarını hissedebiliyordum.

Onu son uğurlayışım, son konuşmamız, son kez bana bakışı... kafam da dönüp duran görüntüler son ana kadar beni içine hapsediyordu.

"Hale."

Arkasına bakmadan gidişi, son kez arkasından bakmam.

"Hale."

Son olduğunu bilmiyordum. Bilseydim asla göndermezdim. Önüne kendimi atardım ama izin vermezdim. Sonrasında beynimde dönen görüntüleri istemesemde saniye saniye yaşadım. Patlama anına kadar. Gözlerimi açmak istesemde yapamıyordum. Bir yandan da son olduğunu bilsemde gözlerinin gözlerime bakması, onu son görüşüm kafamda tekrar canlanması hoşuma gidiyordu.

Çünkü benim en çok korktuğum şey Yaman'ın yüzünü unutmaktı.

Derinden biri bana sesleniyordu ve arkamdan gelen adım seslerini duyuyordum ama tepki veremiyordum. Zaten bu son 6 aydır üzerime yapışan benimle bütünleşen şey bu olmuştu. Tepkisizlik.

An be an yaşadım Yamanın ölümünü, patlama oldu ve biri omzuma dokundu.

Yerimde sıçrayarak başımı önce omzumda ki ele sonra sahibine çevirdim.

Gelen Barıştı.

Göz göze gelince onun yüzünde ki ifade bir an için kırıldı. Anlamıştı. Ama hemen toparladı ve sanki olmamış gibi, görmemiş gibi davrandı.

Son 6 ay da bana olduğu gibi etrafımdakilerde hiçbir şey olmamış gibi, yaşanmamış gibi, sanki ben kahrolmamışım gibi davranıyorlardı, gözlerinin önünde günden güne eksilmiyormuşum gibi...

"Sana sesleniyordum duymadın mı ?" dedi güzel bir gülümsemeyle. Yani güzeldi sanırım güzele dahi bakış açım değişmişti.

"Dalmışım."

Başka bir şeyler söylemem için bekledi ama yoktu. Söyleyebileceğim kelimelerim, cümlelerim o gün tükenmişti. Artık bana soru sorulmadıkça konuşmuyor veya fikrimi beyan etmiyordum mecbur kalmadıkça, sessizdim. Böyle daha iyiydi. Çünkü kafamda ki sesler susmuyordu.

Kısa ve net cevaplarla da yaşayabiliyordum.

"Elif yemek yaptı. Yani yemek dediysem makarna yaptı yine hatta alıntı yapıyorum 'öğleden sonra saat dörtte ne iyi gider biliyor musunuz ? Makarna.' dedi ve mutfağa girdi. Bir tencere makarna var yani hemde..."

Ne kadar uzun konuşuyordu. Yemek hazır demekte aynı kapıya çıkıyordu sonuçta.

"... hadi gel." dedi nihayet konuşmasını sonlandırarak bana elini uzattı yerden kalkmam için.

"Aç değilim." diyerek tekrar önüme döndüm.

Uzun, sık ve yemyeşil ağaçlara bakan evimizin önüne oturmak hoşuma gidiyordu. Fazla rahatsız etmiyorlardı en azından.

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin