chapter seven ❝Prejudices and Escapes❞

256 36 138
                                    

CHAPTER SEVEN
Önyargılar ve Kaçışlar

CHAPTER SEVEN❝Önyargılar ve Kaçışlar ❞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Sabah uyanırken gözlerini heyecanla açmalıydı bir insan. O gün planları olmasa dahi bir şeyler umarak, bir şeyler bekleyerek gözlerini açmalıydı erkenden. Çünkü insanoğlu ancak o zaman kalkardı yatağından. Ancak o zaman, güneş daha doğmadan sabırsızlıkla kahvaltısını ederdi. Benim için durum böyle değildi. Hem de neredeyse bir buçuk yıldır. Hiç bir şey yolunda değildi.

Gözlerimi aynı tavana doğru açarken kendimden geçtiğimi biliyordum. Hatta güneşten de anlaşılacağı üzere saatin neredeyse öğleni geçtiğini ve bugün hiçbir işimin olmadığını da. Yine alışageldiğim bir hafta sonuydu sadece. Önce bayatlayan mısır gevrekli kahvaltımı yapacaktım. Sonra da oturup tüm gün kıçımı büyütecektim. Ha, belki kendimde güç bulursam Han Nehrinde yürüyüşe çıkabilirdim ama daha şimdiden bunun için fazla üşenmiştim. Bunu asla yapmayacağımı bilsem de aklıma yazdım ve çıplak ayaklarımı soğuk ahşap zemine yasladım. Çoraplarımı veya eşofman altımı hangi ara çıkarmıştım bilmiyorum. Ancak hepsi dağınık bir halde yerde sürünüyordu ve hava, tekrar giymemi sağlayacak kadar da soğuk değildi.

Boş verdim.

Saçlarımı iyice karıştırarak mutfağa yol aldım ve sarı renkli buzdolabımı homurtuyla açtım. Dışarısı şimdiden öyle kalabalıktı ki tüm sesler neredeyse evimin içindeydi. Çocuklar top oynarken bağrışıyor, sürekli olarak bir arabanın alarmı çalıyordu ancak bu kimsenin uğrunda değil gibiydi. Hele ki bu çocukları doğurup sabahtan akşama kadar dışarıya atan ebeveyn müsveddelerinin asla götünde değildi.

Tam olarak bunları düşünüp kendi kendime sinirlenmeye başladığım sırada su bardağımı yeni çıkarmış, soğuk suyumu dolduruyordum ki benim bu hayatta ki ilk ve tek aşkım olan tosbağamın ağlayan sesini duydum. Alarmları çığlık çığlığa çalışmış ve onunla eş zamanlı olarak çocuklar birdenbire küfür etmişlerdi. Neden mi ? Çünkü bu piç kuruları benim yeşil tosbağamın (arabamın) motor kısmına topu geçirmişlerdi. Peki onlar neden mi şuan küfür edip kaçıyordu ? Çünkü o piç kuruları neredeyse altı yıldır biliyordu ki heyheyli teyzenin arabasına asla vurulmamalıydı ve evet, o heyheyli teyze de ben oluyordum.

''Lan sizi gebertirim.'' diye çığlık atarak açtım mutfak camımı. Tosbağam hala öterken çocuklar korkudan topu bile arkalarında bırakmış, ayakları götlerine vurarak kaçıyorlardı. ''Bittiniz oğlum siz. Tüm soyunuza musallat olacağım sizin.''

''Affet teyze.'' diyerek çapraz sokağa daldı liderleri ve gözden kayboldu.

''Ulan.''

Hırsla kapadım camımı. Soğuk suyumu da tüm bu sinirimin üzerine kafama dikmişken gerçekten boktan bir sabaha uyandığımı bir kez daha üzülerek fark etmiştim. Artık sabahlarımın da, hayatımın da farklı ve güzel gitmesini dilemek bugünden sonra işe yarar mıydı bilmiyorum ama üzerimde sadece kısa bir gri tişört ile beyaz iç çamaşırımla koridora adım attığım anda hayatımın fazlasıyla değiştiğini anlamıştım. Nasıl mı ? Çünkü üstü en az benim bacaklarım kadar çırılçıplak olan ama en azından altına siyah eşofman giyen bir kas yığınını görmüştüm. Yani bu sabaha kalkarken unuttuğum, hatta kendime gelsem bile hatırlayamadığım Titanı. Bana muhtaç olan Prometheus'u...

Prometheus Desmotes | JenoWhere stories live. Discover now