chapter eleven ❝Seas and Traps❞

73 5 36
                                    

CHAPTER ELEVEN
Denizler ve Tuzaklar

CHAPTER ELEVEN❝Denizler ve Tuzaklar❞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

O sabah, hava bile bir şeylerin ters gittiğine şahitlik ediyor gibiydi.

Kışın ortasında olmamıza rağmen güneş, kızıl rengini kazanarak tüm şehri çöl sıcağına buluyordu. Ensemdeki tüyler ya sıcaktan ya da gerginlikten olsa gerek omzumda asılı duran deri çantanın sapı terimle ıslanmıştı. Şimdiden tahriş olmaya başlayan boynumun sebebi deri bir çanta seçimi yapmanın yanı sıra içine onlarca defter ve kitap sıkıştırmış olmamdı.

Bir kedi kadar ağır olan çantanın elbette ki mıknatısları şimdiden bozulmuştu. Fermuarsa doluluktan zaten kapanmazken yol boyunca hızlı yürüyüşlerime, kucağımda çantamı taşımam eşlik ediyordu.

Dışarıdan bakanlar için tuhaftı. Zira kıpkırmızı olmuş bir yüzle topallayarak çantasını bebek gibi taşıyan bir kadın ne kadar normal olabilirdi ki? Hele ki delirmiş bir yüz ifadesiyle kütüphaneye koştururken.

Aslında haklılardı. Çünkü normal değildim ve normal gibi davranamayacak kadar çıldırmış bir haldeydim.

Neredeyse bir saat önce odamdaki aynaya odaklandığımda tüm dünyam bir daha düzelemeyecek şekilde kaosa bulanmıştı. Objektif olarak bakarsak Olimpos Tanrılarının gerçek olduğunu öğrendiğim an da zaten benim için dünya tepetaklak olmuştu ama bu sefer kendi dünyamın, kendi hayatımın ve kendi bedenim içinde kaybolmuştum. Zira lise zamanlarında saçlarımı sarı rengine boyatmış olsam da esas saç rengimin siyah olduğunu çocukluk fotoğraflarımdan ve her iki haftada bir gelen dibimden anlıyordum. Ancak şimdi...

Sadece aynaya doğru adımlamış ve yükselen şarkıya eşlik etmiştim. Bunun saçlarımı tamamen değiştireceğinden habersiz aynada kendi yansımama bakarken olan olmuş ve ben Olimpos'tan taşıdığım tanrıların kaosuna bulanmıştım.

Saçlarım... Dipleri siyah olan sarı saçlarım, gümüş-altın rengine dönüşmüştü ve sabahtan beri tuhaf bir şekilde parlıyordu.

''Ben insanoğluyum.'' diye fısıldıyordum kaldırım boyunca gevşekçe yürüyen insanları, çarpa çarpa geçerken. ''Ölümlü bedenlerden doğan ölümlü bir kız.''

Ama altın boynuz, değil.

Teorim tamamen bir saçmalıktan ibaretti ama içimde fantastik dünyalarda yaşamak için can atan ergen varlık ile dönüşüme uğrayan saçlarını kesme fikrini bağıran yaşlı varlık içimde kavga ettiği sürece kendimi kütüphaneye atarak bir şeyler araştırmakla meşgul olacaktım. Çünkü sinir bozucu sesleri ne beni sorumluklarımdan kaçmamda en çok yardım eden uykumun gelmesini sağlıyordu ne de duvara bakarak ot gibi yaşamama izin veriyordu.

Seul Metropolitan Kütüphanesinin kiremit renkli ahşap kapılarını ittirirken burnuma çarpan ilk şey eski kitaplardan kaynaklı oluşan asitleşmiş odunsu kokusuydu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 26 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Prometheus Desmotes | JenoWhere stories live. Discover now