chapter eight ❝Love and Fear❞

120 13 35
                                    

CHAPTER EIGHT
❝Aşk ve Korku❞


Tüm duyguların özü korkuydu.

Benliğinize yayılarak kanınızdan daha canlı hale gelen bu öz ya felaketiniz olurdu ya da yaşam suyunuz.

Aşık olduğunuzda, üzüldüğünüzde, öfkelendiğinizde kulaklarınız çınlar ve damarlarınızda akan kan şiddetle kaynardı. İçinize akıttığınız öfkeler bir gün dudaklarınıza ulaşır da zehir olarak akarsa diye, bırakın boğazınızı tüm kalbinizi kurutacak kadar sevdiğiniz insan bir gün ihanet eder diye daima korkardınız. Oysa kavga ederken öfkeyi tadardık. Sevdiklerimizden ayrılırken üzüntüden kahrolurduk. Yüreğimiz birisi için atmaya başlarken ise aşkı anlamdırırdık. O zaman niye...
Niye bu duyguları yaşarken korkardık ?

İşte korku bu yüzden bir özdü. Bizim yaşam özümüz. Yaradılıştan beri insanoğlunun ensesinde, zihinlerinde hatta tam sol yanlarında bulunan o daim parazitti. Yenilmesi imkansız olandı. Kurtuluştan aman vermeyendi.

Miya ve Jeno ise bu korkunun en dibinde yaşıyordu.

Dişlerimin arasından "Jeno." diyerek tısladım ama yine de kolumdan sıkı sıkı tutan Titanı durduramıyordum. Apartmana nasıl kendimizi atmıştık onu bile hatırlayamıyordum. Satirler burada, demişti Jeno ve bunun iyi bir şey olmadığını dehşete düşmüş gözlerinden anlardınız.

Ellerinden poşetler sarkıyordu ama bu Titana engel değildi. Öyle ki ağzımı açmama bile izin vermeden bir kaç saniye içinde kendimi havada buldum. Beni tek koluyla kaldırıp hızla merdivenlerden yukarı koşuyordu.

Önce olayın şokundan çıkmaya çalıştım. Zira kapımda satirler vardı. Ne olduklarını gayet iyi bildiğim keçi bacaklı adamlar. Boynuzları da vardı. Percy Jackson'ın arkadaşı Kıvırcık* gibi iyi niyetli, rehberlik eden birine de hiç benzemiyorlardı.

"Tanrı aşkına Jeno, dur artık. Karnım acıyor." Titan, fısıltı gibi çıkan sessimden hemen sonra eve ulaşmış olmanın rahatlığıyla durdu ve özür dileyen gözlerle bana baktı. Ancak ağzını açarak az kalan zamanını da boşa harcamak istemiyordu, belli ki. Bunun yerine kilidi dahi ellemeden bir şeyler fısıldadı ve kapım sessizce açıldı. Beni içeriye ittirmeden önce eliyle ağzımı kapamıştı.

Çok normaldi. Gerçekten.
Sadece fısıldayarak çelik kapımın kendiliğinden kilidini açmasını görmek bayağı olağan bir durumdu. Her insan hayatı boyunca bir kere yaşamıştır zaten.

Değil mi ?

Bunun hakkında şakalar yapabilirdim. Ciddiye almayıp rahatmışım gibi davranabilirdim. Ancak duvara sinip ne olduğunu anlayamaz bir halde etrafı izlemekle yetindim. Hala olayın şokundan çıkamıyordum.

Bu sırada Jeno tüm pencereleri ve perdeleri kapatıyor, bir kaç gündür zorla kazandığı titan gücüyle evin etrafına mavi ışıltılar bırakıyordu. Ya tehlikelere karşı bir koruma kalkanıydı ya da seslerimizin gitmemesi için bir zırh. Her ne olursa olsun Jeno'yu ilk kez bu kadar telaş içinde görüyordum.

Bu benim patlama anım oldu.

Evin tüm pencereleri bittiği anda Jeno tekrardan salona koşturdu. Beni gözü bile görmezken hızla dış kapının önüne engeller yığmaya başlamış ve anlamadığım dilde kapımın şeklini değiştirmişti.

Kapımla alıp veremediği neydi bu adamın?

Onu izlemeye devam ettim. Ama bir şeyler üzerime çökmeye başlamıştı. Göğüs kafesim patlayacak gibiydi. Sıkışmıştı ve ben nefes alamıyordum.

Prometheus Desmotes | JenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin