chapter nine ❝Fire and Lily❞

103 17 46
                                    

CHAPTER NINE
Ateş ve Zambak

Beni tanıyordu.

Nereden veya nasıl bildiğimi anlatamazdım. Çünkü bu sadece bir histi. Tüm tüylerimi diken diken eden ve beni şiddetli baş ağrısına sokan turkuaz gözler, zihnimi delip geçiyor ve altıncı hislerimi yakıp kül ediyordu. Yeraltı Tanrısı Hades'in ateş kullanıldığı söylenirdi ama görüyordum ki bu tamamen yalandı. Çünkü karşımdakı Göklerin ve Tanrıların Tanrısı olan adam beni ateşe veriyordu.

Gerçek olamayacak kadar yakışıklıydı. Kusursuz beyaz bir cilt, uzun sarı saçlar, büyük pembe dudaklar ve düz uzun bir burun. Boyu Jeno'dan bir kaç santim daha uzun olsa da benim için bir devmiş gibi geliyordu. Kas dolu vücudu çıplaktı. Bir tek alt tarafını gizleyen beyaz kumaş vardı ve o da altın bir kemerle tutturulmuştu. Sarkan kumaşın ince bir kısmı sağ omzuna atılmış haldeydi. Bu çıplaklığın arasında tanrının ışıltısı göz alıyordu. Sanki dışında bir ruh vardı ve parlıyordu.

"Prometheus'un, otuz bin yıldır ceza çektirdiğim yerden onu kurtarıp yanına alarak, kokusunu gizleyerek suçuna ortak olan Miya sensin demek?" Zeus'un gözleri kurbanını korkudan öldürmek üzere tasarlanmış gibiydi. Alaylı ama hiddetli bakışları midemi bulandırıyor, düşünmeme izin vermiyordu.

"Onun hiçbir suçu yok." diye haykırdı Jeno. Yani Prometheus. Olimpos'a geldiğimizden kaynaklı mıydı, bilmiyorum ama üstü başı değişmiş, ses tonu daha da kalınlaşmıştı. Onun çıplak gövdesini saran altın bir zırhı, beyaz eteği vardı. Sanki antik Yunan savaşlarından yeni çıkmış gibiydi.

"Benim sözlerimi çiğnemesi için onu manipüle ettiğini söyleme kardeşim." Zeus sıralanacak yalanları eliyle geçiştirdi. "Seni o kayaya ben zincirledim. Kendi ellerimle. Güç özünü en dibine kadar çekip kuruttum. Kendini kurtarmak için yalan dahi söyleyemeyecek durumdaydın."

Prometheus yan yan sırıttı."Otuz bin yıldır oradaydım Zeus. İnan güç için taktikler buldum."

Zeus onun bu baş kaldırışını komik bulmuş gibi güldü. Oysa çok tehditkarcaydı. "Otuz bin yıl oldu ama hala bana karşı cüret gösterebiliyorsun. Söylesene, cezam hafif mi kaldı?"

Prometheus başını dikleştirdi ve kendinden emin bir şekilde "Hiçbir yanlış yapmadım." dedi.

"Ateşimi çaldın." diye kükredi Zeus. Prometheus'un üzerine otuz bin yıl öncenin aynı siniriyle yürümüştü. "Onu benden kopardın."

Prometheus yutkundu. Gözlerinde görünen az önceki cesaret şimdi yok olmuştu. Onun yerine bir suçlunun gözleri vardı. Aynı ateşten mi bahsediyorlardı bilmiyordum ama Zeus bilgi anlamına gelen ateşten dolayı Prometheus'a kızmıyordu. Başka bir neden, başka bir olay olmuştu sanki.

"Her şeyi yanlış anladın. Sana gerçekleri anlatmaya çalıştım ama sen dinlemedin. O ateş senin için bir zarardı Zeus."

"Karşında Tanrılar Tanrısı, sizin gibi hain Titanları merhametiyle bağışlayan yüce gönüllü Olimposun gerçek sahibi Zeus'un olduğunu unutuyor musun Prometheus?" diye bir kadın sesi yankılandı beyaz odada.

Zeus'un tahtının ardından çıkagelen siyah saçlı, buğday tenli ve toprak sarısı renkli gözlere sahip bir kadın tacıyla bize doğru bakıyordu. Daha orada durur durmaz onun kim olduğunu anlamıştım. Tahtı kendisininmiş gibi sahiplenen, hem güzel hem de korkunç bir yüze sahip olan bu kadın Hera'dan başkası değildi. "Konuşmana dikkat et ve Tanrımızın ismini ağzını alma."

Prometheus Desmotes | JenoWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu