Yine yine yine... En değerli zamanım olan uyku saatim bu adamın kız kardeşinin ölümünü gördüğüm kabus ile yine bozulmuştu. İşin ilginç tarafı her rüya bir öncekinden detaylıydı ki bu beni fazlasıyla rahatsız hissettiriyordu. Mutfağa gidip kendime bir fincan kahve hazırladıktan sonra salona geçip telefonumu elime alarak Eşref'i aradım. Eşref sadece bir arkadaş değil aynı zamanda bir aile dostumuzun oğluydu. Benim hakkımda bildikleri ailelerimizin yakınlığından kaynaklı olsa da güven ısmarlama bir olgu değil zamanın getirisiydi. Ve Eşref bu güveni yıllar içinde dikkatli davranışları ve esnek yapısı ile kazanmıştı.
" Efendim Atakan?"
" Eşref bana şu mafyanın telefonu lazım."
Eşref bir müddet sessizce durdu. Ardından sesini iyice kısarak:
" Cemil Koz'dan bahsetmiyorsundur inşallah." dediğinde derin bir iç çektim. Tabi bu ara pek çok mafya ile muhatap olmuştum.
" Hayır Sencer Koçyiğit."
" Neler oluyor Atakan ? Neden bu adamın numarasına ihtiyacın var?"
Normalde sorgulanmaktan hoşlanmazdım ama arkadaşımın sorgulama nedenini anladığım için açıklama yapmak en doğru olanıydı.
" Bu adamın kız kardeşi yüzünden değerli uyku zamanım elimden gitti. Ben görevimi yapıp onu bilgilendireceğim, tabi ki inanmak ya da inanmamak ona kalmış."
Eşref sıkkın bir nefes verdiğinde bu durumdan hoşlanmadığını anlamış olsam da işler çığrından çıkmış ve bu durum yüzünden uykum altüst olmuştu. Değerli dostum bu zamanın benim için önemini bildiğinden "tamam" dedikten sonra telefonu kapattı. Camın önüne oturup koşuşturan insanları izlemeye başladım. Bu normal insanlara her dem gıpta ile bakmıştım. Hayatın rutininde yorulup eve gittikten sonra sıcak bir duş alıp günün yorgunluğunu çıkarabilecekleri bir uyku uyuyabilmeleri benim için bir lükstü. Ne kadar değerli bir şeye sahip olduklarını bilmeden bunu basit bir eylemmiş gibi hoyratça yaşamalarına ise elimde olmadan kızıyordum. O sırada telefonuma gelen mesaj ile düşüncelerimden sıyrıldım. Sencer bey hastaneye sadece şirket numarasını bırakmıştı. Kısa bir süre ne yapacağımı bilmeden numaraya baktıktan sonra aramaya karar verdim. Telefonu sekreteri açtı.
" Buyurun Güven holding nasıl yardımcı olabilirim?"
" İyi günler Sencer Güven beyle görüşecektim. Ben geçenlerde aciline geldiği hastanenin doktorlarından Atakan Türkmen."
" Atakan bey Sencer bey arayacağınızı söylemişti ama şu an toplantıda ve ben kişisel telefonunu size veremem ama isterseniz bir saat kadar sonra işi bitiyor . Şirkette bir görüşme ayarlayabilirim."
Bir süre karşımdaki kadına cevap veremedim. Ne de olsa söyleyeceğimi söyleyip telefonu kapatmayı planlamıştım . Ancak bu durumda vazgeçme gibi bir lüksüm olmadığından bir saat sonra şirkette olacağımı bildirip telefonu kapattıktan sonra odama geçip hazırlanırken telefonumdan şirketin yerini araştırdım. Yorgundum, kaç gündür doğru düzgün uyuyamamanın yorgunluğu üzerimdeydi. Bu yüzden bu işi bir an önce bitirip uyumayı düşünerek arabama atlayıp öğrendiğim adrese doğru yola koyuldum. Güven holdingin binasının önünde durduğumda bir yanım kaçmak istese de bu dürtüyü rafa kaldırarak içeri girdiğimde danışmadaki bayana randevum olduğunu söyleyip verdiği talimatlar doğrultusunda çıktığım katta ince uzun koridorun sonundaki deri kaplı kapıya yöneldim. Kapının önünde bekleyen hanıma Sencer beyle görüşmek istediğimi söylediğimde beni içeri alıp:
" Sencer bey 10 dakika sonra gelir efendim. Bir arzunuz var mı?" dediğinde başımı hayır anlamında sallayarak koltuklardan birine oturdum. Oturur oturmaz odayı incelemeye başladım, çok yoğun enerjisi olan bir odaydı. Her yer Türk motifleri ve eski eşyalarla bezenmişti ama benim ilgimi karşımda duran silah koleksiyonu çekmişti. İrili ufaklı eski tarz bıçaklardan oluşan koleksiyonun tepesinde bir ağır kijil asılmıştı. Ben silahlara dalmışken açılan kapı ile bakışlarımı kapıya yönelttiğimde Sencer beyin iri bedeni ile göz göze geldim. Ufak tefek bir adam değildim ama karşımdaki sanki bir devdi. Uzun boyuna eşlik eden iri bedeni , hafif kirli sakalı , biçimli ama iri burnu, kemikli yüzü ile güçlü aurası insanı hem ürkütüyor hem de hayran bırakıyordu. Koltuktan kalkıp dibime gelen adama elimi uzattım. Elimi tutup sıktığında hissettiğim güçlü elektrik sarsılmamı sağlamıştı. Dimdik gözlerimin içine bakarak:
" Hoş geldiniz Atakan bey." dediğinde aynı şekilde yanıt verip gösterdiği yere oturdum. O da karşıma geçip kollarını oturduğu kanepenin kenarına koyup ellerini birleştirerek:
" Gelmenizi umsam da bu kadar çabuk sizi beklemiyordum." dedi. Sözlerinin verdiği şaşkınlıkla bir süre afalladım. Ardından kendimi toparlayarak:
" Aslında gelme sebebim bir konu hakkında sizi bilgilendirmek ama bana inanıp inanmamak size kalmış." diyerek tepsini görmeye çalıştım. Dikkatle yüzüme bakmaya devam ederken boğazımı temizleyip:
" Şey garip gelecek biliyorum ama nasıl desem yılbaşında kardeşinize dikkat etmenizi söyleyecektim." dediğimde bir an bakışları benden kayıp yere yöneldi. Bir süre sessizce yeri izledikten sonra bana bakışlarını sabitleyerek:
" Söylediklerinizi açıklamanızı rica ediyorum." dedi. Bu nasıl açıklanırdı ki. Adama kardeşinin yılbaşı günü bir barın önünde öleceğini ve bunu rüyamda gördüğümü söylemenin mantıklı bir yolu yoktu. Bir süre sessizce yapacağım açıklamayı düşündüm. Düşüncelerim Sencer beyin sesi ile bölündü.
" Siz bir şamansınız. Eğer tahminlerim doğru ise ki buraya gelip söylediklerinize bakılırsa doğru bir kara şamansınız. Tereddütlerinize bakarak kardeşimin ölümünü gördüğünüzü varsayıyorum. Şimdi açık olalım ne zaman ve nerede ölecek Esra?"
Konuşmasını ağzım açık dinlerken hayatımda bu kadar net birini görmediğim için olsa gerek şaşkındım ama bu uzun sürmedi. Ben buraya bir amaç için gelmiştim ve bunu yapıp uyumaya gitmeliydim.
" xxxxx barının önünde saat:11-55 de bir vur kaç sonucu ölecek kardeşiniz."
Ellerini birbirinden ayırıp sağ eli ile çenesini kaşıdı. Bense görevimi tamamlamanın rahatlığı ile bakışlarımı ondan çekip karşıdaki silahlara yöneltmiştim. Kamil Koz bir ağır kijil ile öldürülmüştü ve karşımda bir ağır kijil duruyordu.
" Silahlarımla insanları avlamıyorum Atakan bey. Ama bu kullanılmadıkları veya kullanamadığım anlamına gelmiyor."
" Yakın bir zamanda masama gelen bir beden bununla öldürülmüştü."
Dudağının kenarı kıvrıldı. Bu beni rahatsız ederken yavaşça yerinden kalkıp asılı duran silaha uzanıp eline aldı.
" Bu oldukça ağır ve maharet gerektiren bir silahtır. Ölüm için tek hamlesi yeterlidir. Usta bir kullanıcı hele de bir Türk savaşçı iseniz temiz tek hamlede kurbanın işini bitirebilirsiniz. Ama o kadar uzmanlaşmak fazlası ile zaman ve disiplinli bir çalışma ister."
Sözlerinin ardından silahı ağırlığına bakmadan tek eli ile kavrayıp başının üzerinde döndürdükten sonra ucunu bana doğrultup durdu. Gözlerini oluşturan renkler alev alev yanan bir savaş meydanını anımsatıyor olsa da çok güzeldi. Pek çok kişi için korkunç olan bu manzara benim için büyüleyiciydi. Kendini ve varlığını bilen biri her zaman bende hayranlık yaratmıştı. Kijili çekip tekrar yerine koyduktan sonra masasına geçip çekmeceyi açtı. Bir işlemeli mendil ve sade bir kama çıkardıktan sonra mendili masaya koyup kamayı avucunun içine bastırarak kanın mendile akmasına neden oldu. Çekmeceden bir bez alıp elini silerken kamayı kanlı mendile sardı. Yanıma gelerek mendili bana uzattı.
" Seni uzun zamandır bekliyorum şaman . Bazı şeyleri açıklamak zordur ama bu ritüeli annemden öğrendim. Annem uyuyamadığında babam yapardı. Bu mendili yastığının altına koy kan kuruyana kadar uyuyacaksın."
Önce Sencer beye ardından mendile baktığımda gülümseyerek:
" Gelişin geçen yıl müjdelendi bana ama kardeşim için geleceğini düşünmemiştim. Ben de kendimce biraz araştırdım, uyu ve dinlen sanıyorum bu ilk karşılaşmamız olsa da son olmayacak."
Oturduğum yerden kalkıp verdiği mendili aldım ve başımla selam vererek odadan çıktım. Umarım bu gün gördüklerim göreceklerim için ön gösterim değildir. Eğer öyleyse oldukça zorlu günler beni bekliyor gibi hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAMAN ( BXB) ( TAMAMLANDI)
HorrorYorucu bir günün ardından sıcak yatağına gömülüp kendini rüyaların eline bırakmanın tadını çıkaran insanlara gıpta etmişimdir. Ben yatağa her yattığımda rüya görmemek için dua ederek yarım bir uyku uyumanın sıkıntısı ile bir ömür geçirdiğimden olsa...