BİLİNMEZE DOĞRU

600 74 23
                                    

   Hayat garipti ve hiç kimse bu garipliklerden nasibini almadım diyemezdi ama yine hiç kimse Atakan kadar bu garipliklere şahit olmamıştı. Hayatı çoğu anlamlandıramadığı ama kabul etmek zorunda kaldığı gerçeğin etrafında dönerken morgdaki odasına ilerleyip kendini sandalyesine bırakmıştı. Elindeki dosyaları üstün körü inceleyip masaya bıraktıktan sonra bu gece için masasına gelen üç otopsiyi yapmaya ayaklandı. Odasının yanındaki soyunma kabininden tulumunu giyip hazırlıklarını yaptıktan sonra içeri geçerken hızla yanına gelen Fatma'ya zorla da olsa bir tebessüm sundu. Neyin içine düşmüştü Allah aşkına. Aklında hala bir çift buz mavisi göz, içinde sabah yaşadığı huzurun etkisi çelişiyordu. Daha fazla düşünüp kendimi yormamak adına otopsiye başladığımda bana dik dik bakan Fatma'ya dönmeden:

" Bir şey olduğu yok o nedenle gözlerini benden işimize yönelt ki başlayabilelim." dedim. Ama Fatma'nın bırakmaya hiç niyeti yoktu. Ellerini beline koyup" Hıı" diye bir ses çıkardığında Atakan bıkkınlıkla elindeki neşteri masaya bırakıp:

" Ne duymak istiyorsan duyamayacaksın Fatma. Aramızda senin düşündüğün gibi bir şey yok. Sadece pis işler dönüyor ve maalesef ki ben bu işlerden kaçamayacak kadar işin içindeyim." dediğinde kafasını hızla döndürerek Fatma'ya baktım. Yüzündeki anlamaz ifade ile başını sağa sola sallayıp işine geri döndü. Yaşananlar bu günlük morgun kapısı dışında kalsa onun için daha da iyi olurdu.  Zira hem yorgun hem de rahim ağrısı çekmek bedenine ağır gelirken hep yaptığı gibi sıkıntılarından kendini  işime vererek kaçacaktım. Gece sona ermek üzere iken elindeki vakaların hiç birinin adli vaka olmaması benim için büyük bir şanstı. Çünkü ne zaman adli bir vaka olsa kan kokusu almış köpekbalığı gibi tepesine üşüşen komiser Tarık ve ekibi ile uğraşmak zorunda kalıyordum. Üzerimdeki otopsi için giydiğim tulumu çıkarıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra dosyalarımı tamamlamak için masaya oturduğumda ağrıyan başına küfrederek gerekli ilaçlarımı koyduğum çekmeceyi açıp ağrı kesici ve bazı destek ilaçların olduğu tüpü şırıngaya doldurup bacağıma enjekte ettim. İlacın verdiği etki ile gözlerimi kapattığımda kısa bir anlık huzurun ardından gözlerinin önünde beliren buz mavisi gözler ve kulaklarını dolduran tis kahkaha ile yerimden sıçrayarak ayaklandım. Bu nasıl bir şeydi anlamıyordum ama uykularını dolduran ölüme eşlik edebileceği düşüncesi ile ürperdim. Bu arada çalan telefonum ile yerimden ikinci defa fırlarken kendime küfrettim. Korkak biri değildim ama yaşadıkları da yabana atılır şeyler değildi. Telefonuna ulaştığında gördüğüm isim ile bir süre duraksadıktan sonra telefonu açtım.

" İyi misin?"

" Size de günaydın Sencer bey."

" Sorun mu var? O gördüğün gözlerle mi ilgili?"

" Cevabını bildiğiniz soruları sormasanız diyorum. Bu şaman benim baş edebileceğimden zorlu biri gibi görünüyor yardıma ihtiyacım olacak."

" Sen o işi bana bırak işin ne zaman bitiyor?"

" Neden?"

" Seni özel bir yere götüreceğim."

 Sencer'in oyunlarını çekecek halim olmadığı için boşta kalan eli ile şakağına baskı yaparak:

" Önce bu işi halletmeliyim. Eve uğrayıp neler öğrenebileceğime bakacağım." dedi. Telefonun ucunda kısa bir sessizliğin ardından :

" Seni sabah sekizde alırım ve gideceğimiz yerde sana yardım edebilecek kişilerde olacak." dedikten sonra telefonu kapatan Sencer ile  olduğum yerde kalsam da ağzımdan " görgüsüz it" lafı kaçmadan duramadı. Yorgun ve endişeliydim bu yüzden telefonu kapatır kapatmaz tekrar masama oturup kendimi işime verdim . Zira çalışmak dışında hiç bir şey beni rahatlatamıyordu.

ŞAMAN ( BXB) ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin