Otuz iki

18.6K 1.5K 472
                                    

Diğer bölüm herkes 'gülmekten yükselemedik' demiş.... 🥲 Övgü mü sövgü mü anlamadım ama komik olduğum için özür dilerim 😔 fwğdlwösfns
Seviyorum sizi. ❤️

"Akşama gelecek misin yine," diye sordum alel acele montumu giyerek.

"Yok gülüm," dediği sırada ayakkabısını giyiyordu. "Bugün akşama doğru mahalleye uğrayacağım, annem arayıp duruyor buraya kadar gelip beni görmeden gidiyorsun diye. İşim bitince seni alırım, bana geçeriz. Olur mu?"

Yakalarımı düzeltip kafamı salladım. Cidden iş saatlerimiz dışında ikimiz de hep birlikteydik. Sanırım dediği gibi iki ev fazlaydı, kim kimin evine gelecek diye kavga ediyorduk resmen.

"Olur," dedim omuz silkerek. "Haberleşiriz o zaman."

Kafasını salladıktan sonra kapıyı açtı, ve dudaklarıma hızlı ve sert bir öpücük kondurup hızlıca dışarı çıktı. Sırıtmama engel olamayarak peşinden ben de çıkmıştım.

Binadan dışarı çıkıp, adımlarını hızlandırarak yolcu kapısı açtığında istemsizce gülümsedim.

"Yavrum sen bak işine, boşuna uzatma yolunu ben kendim giderim."

Kaşlarını çattı. "Bir şey olmaz lan, hadi bin. Geç kaldın zaten."

Ben geç kaldıysam o da kalmıştı. Elimi sallayarak arkamı döndüm. "Akşam görüşürüz."

Oflayarak kapıyı geri kapattı ve arabanın etrafında dolanarak şoför tarafına doğru geçti.

"İnat, inat."

Duymazdan gelerek ellerimi montumun cebine soktum ve hızlı hızlı yürüyerek mahalleye doğru yol aldım. Yine aşırı soğuktan gözlerim yaşarmış ve burnum akmaya başlamıştı.

Burnumu çeke çeke yürürken, Ayşe'nin bana edeceği lafı düşünüyordum. Dün gece o kadar yorgundum ki, benim açmam gerektiği halde sabah onun açmasını istemiştim kafeyi. Sağ olsun kabul etmişti, ama son anda haber verdiğim için muhtemelen yine bir sürü laf işitecektim. Ki, haklıydı da.

İstem dışı suratımdaki gerizekalı sırıtışıyla yürüyordum. Dün gece resmen birlikte olmuştuk.

İnanmakta hala güçlük çekiyordum.

"Ömer!"

Duraksayarak arkamı döndüm. Kafasını yere eğmiş, yavaş adımlarla yanıma yürüyordu Zehra. Çatık kaşlarımı düzeltip derin bir nefes aldım ve sakince yanıma gelmesini bekledim.

"Merhaba," diye mırıldandı bakışlarını yerden ayırmadan.

"Merhaba." Yutkundum. "Kimseye söylememişsin?"

Kafasını birden kaldırdığında göz göze geldik. Bizi gördüğünü anladığımı düşünmemiş olmalıydı.

Afallamış gözleri, birden geçen seferle aynı iğrenir ifadeye büründü. Sırf Kenan'la öpüşmemize şahit oldu diye gözlerime bile bakamıyor olması gerçekten gurur kırıcı bir durumdu.

"Demek anladın," dedi bakışlarını tekrar kaçırıp.

"Bir haftadır mahalle tarafından taşlanmayı bekliyorum," dedim alayla. Kenan'a acaba Zehra bizi gördü mü diye sorduğumda, 'saçmalama eğer öyle olsaydı bir saniye beklemez herkese söylerdi' diye cevap vermişti. Aslında ben de ona hak verip 'belki de görmedi' diye düşünmeye başlamıştım, ta ki şu ana kadar. "Niye kimseye söylemedin?"

Kaşlarını çatarak dikleşti karşımda. "Senin normal olmadığını fark etmiştim ama bu kadarını ben de beklemiyordum." dedi dişlerini sıkarak. "Ayşe için nişanı attığından o kadar emindim ki, senin onu kendi iğrençliğine alet edebileceğin aklıma bile gelmedi."

"Doğru konuş," diye tısladım. "Anlayacak kapasiten olsa gerçekten seninle bu konu hakkında tartışabilirdim, ama kendimi senin için boş yere yoramayacak kadar önemsiyorum."

"Onun aklını nasıl çeldin, gerçekten merak ediyorum. Nişanlı bir adamı ayartman da iğrenç oluşunu destekliyor tabi." Az önceki sakin hali kaybolmuş, bana üstten üstten bakıyordu şimdi de. Sinirden elim ayağım titremeye başlamıştı artık, Kenan'la aramızda hiçbir şey olmamıştı ki onlar nişanlıyken!

"Sana hiçbir açıklama yapmak zorunda değilim," diyebildim sadece. "Senin amacın ne sen onu söyle bana. Ne istiyorsun, klişe bir sahne mi gerçekleştireceğiz? Kenan'dan ayrılmazsan herkese söylerim mi diyeceksin?"

Bana öyle bir baktı ki, cidden bunu isteyeceğini fark ettim. "Yok artık, sen iyice kafayı yemişsin. Ben onu bırakınca sana döneceğini falan mı sanıyorsun?" Kafamı onaylamazca salladım. "İstediğini yap umurumda değil, Kenan'dan ayrılmam. O benimle bu yola her şeyi göze alarak girdi, öğrenmelerinden korksaydı hiç kabul etmezdi."

"Amacım bana dönmesi değil ki, ben sadece size hayatı dar etmek istiyorum." Gülümsedi. "Sizin yüzünüzden şu son bir ayda dul kalmış kadın hayatı yaşıyorum. Annemle babamla bile aram açıldı, sanki Kenan'ın yüzüğü atması benim suçummuş gibi davranıyorlar. Komşular zaten sanki adam öldürmüşüm gibi bakıp gözümün içine baka baka arkamdan konuşuyorlar." Böyle söyleyince ister istemez onun için üzülmüştüm. Ama sadece birazcık. "Yaptığınızın bedelini ödeyin istiyorum, ve taş kalpli olmadığım için sana seçim hakkı veriyorum işte. Ya Kenan'dan ayrılıp, benim gibi ortada kalmasını sağlarsın, ya da ikinizin ilişkisi olduğunu delillerimle birlikte herkese duyururum. İki durumda da Kenan'ın ne kadar dağılacağını sen düşün artık."

Nefes alamayınca titreyen elimi boynuma çıkarttım. Kenan'dan ayrılmam söz konusu bile değildi.

Şu an beynim durmuş gibiydi sanki, aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Ne yapmam gerektiği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.

Tek bildiğim, ve tek emin olduğum şey, bu saatten sonra Kenan'sız bir hayat istemediğimdi.

Benim bu halimden zevk aldığı çok belli bir şekilde derin bir nefes aldı. "Sana yarın sabaha kadar süre," dedi alaycı bir gülümsemeyle. "Yarın sabah kafeye geldiğimde, kararını söylersin."

Arkasını dönüp uzaklaşırken, gözlerim dolu dolu arkasından baktım.

İnsanların iğrenen bakışlarına katlanabilecek miydi Kenan acaba? Hiç tanımadığım etmediğim Zehra'nın bakışları bile bana kötü hissettirmişken, o annesinin bakışlarına katlanabilecek miydi? Beraber büyüdüğü en yakın arkadaşları peki, onlar destek olacaklar mıydı Kenan'a?

Hiç sanmıyordum, hepsinin düşünceleri aynı yöndeydi. Hepsi öğrendiklerinde, yüzümüze bakmayacaklardı. Belki de yüzümüze tüküreceklerdi..

Kenan bunlara benim için katlanabilecek miydi? Sadece benim varlığım, ona yetecek miydi? Belki de bencilce düşünüyordum, ama onun için bile ondan ayrılmak istemiyordum.

Çok düşünmekten başım ağrımaya başlamıştı artık, dolu gözlerimi silerek burnumu çektim ve titreyen bacaklarımı hareketlendirerek birkaç dakikalık mesafede olan kafeye yöneldim.

Sanırım en iyisi Kenan ile birlikte bir çözüm aramaktı, ondan habersiz karar veremezdim. Kararı ona bırakacaktım.

Ya kimsenin öğrenmesini istemeyip benden ayrılırsa? O zaman ne yapacaktım?

'Bana güven', demişti bana birçok kez.

Sanırım şimdi ona güvenme vaktiydi. Beni seçeceğine emin olarak derin bir nefes aldım.

"Bütün bunları göze alarak bana geldi," diye fısıldadım kendi kendime, kafenin olduğu sokağa girerken. "Bırakmaz beni, o beni seviyor.."

YENİ MAHALLE -BXBWhere stories live. Discover now