7. Cesaret

825 70 59
                                    

Medya: Nothing New - Taylor Swift / Phoebe Bridges
(çeviri)

Diana Sirius'un önünden kıpırdamadı ama bakışları Lily'e kaydı. Ardından da Tom'a. "Hayır," dedi tıslayarak. Tom ise hafifçe güldü. "Bay Black'in önünden çekilmemeye kararlıysan bunu cevap olarak kabul edeceğim."

Diana tereddüt etti. Ve tam o tereddüt anında Sirius onu ittirince de karşı koyamadı. Artık Sirius ve Tom'un arasında duran biri yoktu. Tom sırıttı. "Güzel." Tam harekete geçeceği an Diana bağırdı. "Daha seçim yapmadım!" Tom'un kaşları çatıldı, bakışları Diana'yı buldu. Onu bir süre inceledi. "Kini seçiyorsun öyleyse?"

Diana önce Lily'e, sonra Sirius'a baktı. Lily kabullenmiş görünüyordu, Sirius'sa hırslı. Ardından gözleri diğerlerinin yüzlerinde dolaştı. En kötü durumda olan tartışmasız James'di.

"Saçmalama Reynolds, Black de de bitsin." Diana Sirius'u duymazdan geldi. Gözleri odayı taramaya devam etti. Gözüne çarpan şeyle hemen bakışlarını kaçırdı. Belli etmemeliydi.

Derin bir nefes aldı. "Pekala, Black olsun. Napıcaksan yap, ben bu odadan gidiyorum!" Çıkışa yöneldiği anda Tom Rodolphus'a emri verdi. Rodolphus Diana'ya asasını kaldırdı ve onu odanın kenarına doğru yürüttü, tam istediği yere. "Lütfen D, tüm eğlencesi izlenmesinde. Gösterilere seyirci gerek, öyle değil mi?"

Rodolphus Diana'yı onlara doğru çevirdi. Sirius bir saniyeliğine ona bakıp gülümsedi. Sonra yeniden hırsla Tom'a döndü. Döner dönmez Tom'un asasından bir ışık hüzmesi çıktı ve Sirius'un yanağı boydan boya kesildi. Diana başını çevirmedi. Tom bunu görünce sırıttı ve onu umursamadan işine geri döndü.

Birkaç kesik daha Sirius'un beyaz gömleğini kırmızıya boyadı. Sirius bu kesiklere pek de aldırış ediyor gibi değildi. Diana bunun sebebini öğrenmek istemiyordu. O kafasını başka bir yere vermişti. Yavaş adımlarla hareket ediyordu. Ulaşmak istediği yere varmak üzereydi. Bu işi acı fizikselken halletmeliydi. Sirius'un diğer türlü acı çekmesine izin veremezdi.

"İtiraf etmeliyim ki dayanıklı çıktınız Bay Black. Normalde bir süre daha kesiklerle yetinirdim ama sanırım zihinsel acı daha çok işimize yarayacak. Cruciatus lanetini bilir misin genç adam?" Diana bunu duyar duymaz gözleri kocaman açıldı. Buna izin veremezdi işte. Bluzunun kolunu sıyırdı. "Hey Tom," Tom'un bakışları ona kaydı ama gülümsemesi silinmemişti. "Bunun için pişman olacağını söylemiştim."

Diana kolunun içini tüm gücüyle duvardan çıkmış olan çiviye geçirdi. Bir anda Tom ve Diana da dahil olmak üzere tüm Ölüm Yiyenler acı içinde kıvranarak yere düştüler. Diana buna rağmen kolunu çividen çekmemiş, hatta bir kere daha saplamıştı. Sirius hızla ona doğru koşup kucağına aldı. "Hadi, bu taraftan!"

Hep beraber çıkışa doğru koştular. Lily duraksadı ve Rodolphus'un cebinden asalarını aldı. Hep birlikte malikaneden çıktılar. Potter'lar Karanlık Lord'un elinden ilk defa kurtulmuşlardı.

Malikanenin çıkışına gelince duraksadılar. "Nasıl gideceğiz?" Diana acıdan bayılmak üzereydi ama kendini biraz toparladı. "Sirius'a tutunun." dedi fısıltıyla. Sirius kafasını iki yana salladı. "Çok kötü durumdasın, olmaz. Başka bir yol buluruz." "Başka bir yol yok! Hemen tutunmazsanız hepimiz çok daha kötü durumda oluruz." Herkes onu dinledi ve tutundular. Tam arkalarından kapı açılmıştı ki, Diana son gücüyle cisimlendi.

Sirius, kan kaybı dolayısıyla zaten kötü hissediyordu ve bir de cisimlenmek ona iyi gelmemişti. Diana'yı düşürmemek için çaba harcaması gerekmişti.

"Nerdeyiz biz?" dedi Peter. Uzun zaman sonra kurabildiği ilk cümle olmuştu bu. "Domuz kafasının önündeyiz." dedi Sirius. "Reynolds'ın gücü bu kadarına yetmiş olmalı." Lily kafasını iki yana salladı. "Hayır, Hogwarts'a cisimlenemezdi, bu imkansız. Büyülerle korunuyor. O sebeple bizi Hogsmade'e getirdi. En yakın yere." Sirius kucağında baygın yatan Diana'ya baktı. "Cisimlenmeyi de biliyorsun Reynolds." Sonra kendi kendine güldü. "Bu kız beni öldürecek!"

"Bu halde Hogwarts'a kadar gidebilir miyiz?" Remus kaşlarını çattı. "Sanmam, oraya cisimlenemeyeceğimizi biliyorlar. Buralarda olduğumuzu tahmin ediyorlardır. Diana olmadan bir şansımız olmaz. O uyanana kadar saklanmalıyız." Sirius çenesini sıktı, Diana yeterince kötü durumdaydı ve hala ona bel bağlıyorlardı. "Nereye gidebiliriz?" Lily etrafına bakındı. Sirius derin bir nefes aldı. "Reynolds yaşlı Abenfort'la bayağı bir yakın. Domuz Kafası da şurası." Hepsi bu fikri onayladılar.

Saat epey geciktiği için mekanda kimse yoktu. Abenforth'sa aksi bir şekilde pijamaları ile bir anda çıktı karşılarına. "Gecenin bu saatinde burada ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Sonra Sirius'un kucağında baygın bir şekilde yatan Diana'yı gördü. "D?" Bir anda masalardan birinin üstünü boşaltmaya başladı. "Buraya yatırın." Sirius Diana'yı dikkatlice masaya bıraktı. "Kolu mu?" Abenfort hemen kolunu açtı. "Bunun olabileceğini söylemişti."

Sirius kaşlarını yine çattı. Niye kendisi hariç herkes her şeyi biliyordu? Bu haksızlıktı! En çok tanımak istediği, en çok yanında olmak istediği kişiyi tek tanımayan kendisiydi sanki. Sanki Reynolds o hariç herkese kapılarını açıyordu. Ve yine de en çok onu koruyordu. Bu, ölüm gibiydi.

"Ah!" Diana'dan gelen sesle hepsi ona döndüler. "Bu, ölüm gibiydi." Gözleri açılır açılmaz Sirius'u buldu. "Black, kan kaybediyorsun!" Doğrulmaya çalışmasıyla inlemesi bir oldu. Sirius yeniden yatmasına yardımcı oldu. "Bir şeyim yok benim, sen kendine bak. Kıpırdama Reynolds!" Diana ona aldırmadan Lily'e döndü. "Lily, yaralarına baksana. Abenforth, sen de bandaj getir." Sirius sesli bir biçimde nefes verdi. "Beni korumaya çalışırken kendini tüketmekten vazgeçmelisin." Diana eliyle geçiştirdi. "İyiyim ben." "Değilsin Reynolds!"

Onu bu patlama noktasına sürükleyen merakının körüklediği öfkesi miydi yoksa öğrenmenin verdiği korku muydu emin değildi ama Sirius artık bıkmıştı. "Sürekli geçiştiriyorsun, sürekli herkes bana seni zorlamamam gerektiğini, yetinmeyi bilmediğimi söylüyor. Doğru! Bilmiyorum ve istemiyorum da! Bugün babam dediğin adam bizi kaçırttı. Kuzenimin bilmem kaç yaşındaki kocası açıkça seni sevdiğini ve bilmem daha neler yaptığınızı ima etti. Baban bile, BABAN BİLE, gözlerimizin önünde seninle flört etti! Yine hiçbir şey yok deyip kurtulamazsın. Bana bir açıklama borçlusun. Hayatında neden tek hiçbir şey bilmeyen insanın ben olduğuma dair bir açıklama. Çünkü benden kaçıp duruyorsun ama ayağıma taş değecek olsa kendini önüme siper ediyorsun Reynolds. Benim seni korumama hiçbir zaman izin vermiyorsun ama beni hep sen kurtarıyorsun. Bu adil değil, bunların hiçbiri adil değil!"

Diana anlayışla gözlerini kırpıştırdı. "Haklısın, haklısın biliyorum. Ama sana yemin ederim Black, ben de haklıyım. Kaybedeceğimi bildiğim bir savaşa giremem. O kadar cesur değilim ben. Ama sen öylesin, ve beni korkutan da bu. Sana anlatsam kabullenmeyeceğini biliyorum çünkü. Senin tüm varlık sebebin bir başkaldırı. Ama ben, ben savaşmak için fazla umutsuzum."

Sirius iç çekti. "Gitmemi mi istiyorsun Reynolds?" Diana gülümsedi. "Tam aksine, sonsuza dek sende kalmak istiyorum."

Sirius nefesini tuttu. Bunu beklemiyordu. Bunu hiç beklemiyordu. Diana devam etti. "Çok garip, ilk defa, ilk defa kaçmak için değil de kalmak için bahaneler üretiyorum kendime. Sonunda onlar da kalmıyorlar bende ama önemli olan bu değil. Önemli olan hiçbiri değil. Önemli olan tek şey artık benim de yetinmek istemediğim. İlk defa isyan edesim var hayata, hiçbir işe yaramayacağını bile bile. İlk defa bundan sonra napmam gerektiğini bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var, o da seni istiyorum. Çok istiyorum hem de. Ama istememeliyim işte."

Diana gözlerini Sirius'un şaşkınlıkla parlayan gözlerinden ayırmadı. "İnkar etmeyeceğim, seni seviyorum. Ama sorunumuz hiçbir zaman bu olmadı. O yüzden şimdi seni azat ediyorum Sirius Black. Gitmekte özgürsün, çünkü kalırsan, sana vadedenileceğim hiçbir şeyim yok."

* * * * *

Bölümün sonuna geldikkkk, yorum yapmayı unuttuysanız hadi hemen yapın:)

Bu bölüm biraz dürüst olalım istedim, kartlar masaya açılsın. Umarım beğenmişsinizdir. Belki sırlar ortaya çıkmadı ama kabullenişler yaşandı.

Buraya da küçük bir Tom x Diana videosu bırakayım bari. Bu arada cidden merak ediyorum, Tom ve Diana shipleyenimiz var mı?

Slytherin'in Kanı (Ravenclaw'un Laneti - 2)Where stories live. Discover now