10. Oyuncaklar

701 49 42
                                    

Diana uyandığında daha önce kendini hiç bu kadar tamamlanmış hissetmediğine emindi. Sirius ona tüm gece sıkıca sarılmıştı, kendini ilk defa huzur bulmuş gibi hissetmişti. Şimdi yüzünü izlerkense hissedebildiği tek şey burukluktu. 24 saat sona ermişti, artık gerçekliğe dönme vaktiydi.

"Yapma şunu," dedi Sirius, gözlerini dahi açmadan. "Neyi yapmayayım?" "Nasıl veda ediceğini bilmezmiş gibi bakma bana."

Diana iç çekti. Sanki nefesi ciğerlerine batmışçasına canı acıdı. "Asıl sen yapma, bir anlaşmamız vardı, Sirius." Sirius oflayarak yatakta doğruldu. "Anlaşmayı sikiyim." Diana göz devirdi. "Çok olgun davranıyorsun cidden."

Sirius yatağın arakasına sırtını yasladı ve Diana'yı da doğrultup ellerini tuttu. "Olgunluğun canı cehenneme. Ben seni istiyorum D, seni her şeyinle istiyorum. Sorunların da başımın üstüne ama bilmemeye dayanamıyorum işte! Hayatına dışarıdan bir yabancı gibi bakmaya dayanamıyorum. Beni içeri al diye kapıda sana saatlerce yalvarıyorum ama dönüp bakmıyorsun bile. Dün de mi görmedin, hala içeri neden almıyorsun beni?" Gözleri dolmamıştı ama sesi dolmuştu sanki. Sanki o akmayan yaşlar bile boğabilirdi Diana'yı. "Çünkü anlamayacaksın," dedi bir sır verircesine fısıldayarak. "Çünkü en büyük acıyı sonunda hep benim çektiğimi anlamayacaksın. Çünkü bir çözümü var sanacaksın. Çünkü bırakmayacaksın beni ama sonunda terk edip giden de sen olcaksın."

Sirius bencildi. Her zaman öyleydi. Bunu kabul etmezdi ama Diana bunu biliyordu. "Artık yapamam," dediğinde şaşırmadı. "Tüm bunlardan sonra kabullenmemi bekleyemezsin." "Biliyorum," Fısıltısındaki acının duyulmamış olmasını diledi. "Ama bu senin seçimin değil. Seni tamamen kaybetmek istemiyorum Sirius ama gerekirse bu sefer çekip giden ben olurum."

Sabahın geri kalanında konuşmadılar. Sirius sinirliydi, kızgındı ama her şeyden çok kırgındı. Diana bunu görebiliyordu ama elinden de bir şey gelmiyordu. Hiçbir şey söylemeden birlikte okula geçtiler.

Motordan inerken Diana iç çekti. "Benimle konuşmayacak mısın?" Sirius gözlerinin içine bakmıyordu. "Şu an değil. Seni anladığımı söyleyemem ama anlamaya çalışıyorum. Kalbini kırmak da istemiyorum ama zamana ihtiyacım var Diana." Diana anlayışla başını salladı. "Tamam, seni zorlamayacağım. Ama seninle konuşmadığımda kendimi mutsuz hissediyorum, Sirius. Bana inanmayacaksın, biliyorum ama aslında en çok seninle konuşmak, sana anlatmak istiyorum her şeyi." Sirius ellerini tuttu. "Anlat o zaman. Her şeyi anlat ve birlikte bulalım çaresini." Diana'nın suratında buruk bir tebessüm oluştu. "Umudunu seviyorum. Ama benim artık umudum kalmadı ve sana anlatırsam yeniden umut etmemi sağlayacaksın. Ve ben, bir kez daha hayal kırıklığına uğrayamayacak kadar paramparçayım."Sirius ellerini bırakırken kaşları çatıldı. "Bizim için çabalamayacaksın bile, öyle mi yani?" Diana gülerek kafasını iki yana salladı. "Umudumun bittiği yerde hırsım devreye girer Sirius, bir çare varsa şahit, sana söz veriyorum ki onu bulucam ve bulduğum gün sana koşucam." "O zamana kadar..." dedi Sirius, sorarcasına. "O zamana kadar napacağın sana kalmış. Seni beni beklemeye zorlayamam."

Sirius tuttuğu eli dudaklarına götürdü ve üzerine küçük bir buse kondurdu. "Seni sonsuza kadar beklerim Diana Reynolds. Beklemek istemem ve sürekli çizmeyi aşacağıma da emin olabilirsin ama bu sefer çekip gitmeyeceğim."

* * * * *

Susan, Regulus'la buluşmayı kabul ettiğine inanamıyordu ama sonuşta Diana ile bir anlaşma yapmışlardı. Anlaşmayı bozacak değildi ama bunun ne işe yarayacağını da anlayamıyordu. Regulus seçimini çoktan yapmıştı.

"Susan!" Susan gelen sesle kafasını kaldırdı ve onu gördü. Dördüncü sınıfa geçtiğinden beri bir hayli uzamıştı ve şimdi Susan'la arasında neredeyse bir kafa kadar fark vardı.

Slytherin'in Kanı (Ravenclaw'un Laneti - 2)Where stories live. Discover now