15. St. Mungo

406 34 6
                                    

Bölüm Şarkısı: Snow On The Beach - Taylor Swift ft. Lana Del Rey (nefes alışı)

Susan elinden kurtulmaya çalışan Regulus'u zapt etmeye çalışıyordu. "Şşt, kıpırdama artık," Ağzını açtı. "Hasar kontrolü yapmalıyım." "Anlamıyorsun, Diana-" Susan yarası var mı diye onu incelerken lafını böldü. "Biliyorum." Regulus'un kaşları çatılırken Susan hala üstünü başını kontrol ediyordu. "Neyi biliyorsun?" "Her şeyi seni kurtarmak için söylediğini."

Susan iyi olduğuna sonunda ikna olduğunda dönüp yüzüne baktı. Ve Regulus'un ona şaşkınlıkla baktığını görünce gözlerini devirdi. "Ah, lütfen. Neyim ben, gerizekalı mı? Elinde sen varken yaptığı hiçbir şeyi elbette ciddiye almayacağım." Susan, Reg'in üstünü temizlemeye başladı. "O zaman-" "O zaman neden öyle davrandım?" Regulus başıyla onayladı.

Susan derin bir nefes aldı. "Diana çok uzun zamandır herkesi kendinden uzaklaştırıyor ve bunun da en büyük sebebi benim aslında. Yalnız kalmayacağına inanıyor, her zaman benim orada olduğuma emin. Şimdi bir de sırrını açıklamışken, özellikle de Sirius öyle bir tepki vermişken -öyle bakma hayatım, evet sırrını açıkladı ve kavga ettiler - kesinlikle yine ben hariç herkesi kovalayacaktı. Bana güvenmemesi gerekiyor." Regulus'u temizlemeyi bitirince kendi kendine gülümsedi. "Bir de diğerleri var tabii. Özellikle Sirius ve Lily. Diana'ya her seferinde naptıklarını anlamaları gerekiyordu. Kendileri yapınca fark edemiyorlardı ama bu sefer gördüler. Ve şimdi onu asla bırakmayacaklar." Regulus yine kaşlarını çattı. "Peki ya Karanlık Lor-" "Ah, lütfen," dedi Susan elini savuşturarak. "Eğer Diana'nın halledebileceği bir şey değilse, yardım edebileceğimiz bir şey de değil. Bu daha çok sembolik bir kalış. Ayrıca McGonagall'a haber verdim. Yardım yolluyor."

Regulus bir süre sustu ve dinlediklerini sindirmeye çalıştı. Sonra yutkundu. "Aynı anda kendimi hem dehşet içinde hem de tahrik olmuş hissetmem normal mi?" Susan gülümseyip dudaklarına yapıştı. "Normal mi, bilemem. Ama kesinlikle seksi."

* * * * *

Sirius endişeli bir şekilde kollarının arasında bilinci kapalı bir şekilde uzanan Diana'ya bakıyordu. Voldemort, patlama sırasında sırra kadem basmıştı fakat Diana'nın tükenmiş vücudu, bir kez daha onun kollarındaydı.

Lily'nin omzunu sarsmasıyla kafasını kaldırdı. "Sirius, hadi! Onu hastaneye götürmeliyiz."

Kızıl haklıydı. Diana'nın teni bembeyazdı ve o kadar hareketsiz yatıyordu ki, Sirius nefesini kontrol etmemiş olsa öldüğünü sanardı. Bir kez daha hepsini kurtarmıştı. Bir kez daha kendini heba etmişti. Diana, Sirius'un da enerjisini yalnızca bir anlığına kullanmıştı ve Sirius öleceğini sanmıştı. Diana'nın nefes alıyor olması bir mucizeydi.

Sirius, Diana'yı kucaklayıp ayağa kalktı. Kapıdan dışarı çıkıp yürümeye başladı. Diğerleri de arkasından geliyordu. Lily'nin gözleri dolmuştu ama ağlamamak için büyük bir çaba gösteriyordu. Marlene'se onun kadar başarılı değildi, James onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Tüm bunlar olurken Remus yanına gelip elini omzuna koydu. "İyi olacak."

Sirius bundan o kadar emin değildi. Bugün ilk defa Diana'nın terk edilme korkusunu o kadar net görmüştü ve onu kaybettiğini zannettiği bir saniye boyunca duyduğu acıyı da hesaba katınca onu gerçekten anlamıştı. Neler yaşadığını bilemezdi, tahmin bile edemezdi ama ucundan gördüğü manzara bile onun katlanamayacağı kadar karanlıktı.

"Öleceğini sandım. Ve geri gelebileceğini bilmeme rağmen o kadar canım yandı ki-" Sustu. Kollarının arasında duran kıza baktı. "Bununla nasıl yaşıyor?" Remus gülümsedi. "Çünkü yaşamak zorunda. Hiçbirimiz zorunda kalmadan ne kadar güçlü olduğumuzu öğrenemeyiz." Sirius kafasını iki yana salladı. "Bir yolu olmalı." "Arıyor Sirius. Aramaktan yalnızca bir kez vazgeçti."

Slytherin'in Kanı (Ravenclaw'un Laneti - 2)Where stories live. Discover now