13. Tek Başına

470 44 55
                                    

Medya: You're On Your Own, Kid (Taylor Swift)

Sirius kapıyı izliyordu.

Diana odadan çıkalı birkaç dakika olmuştu fakat kimse konuşmuyordu. Herkes duyduklarını sindirmeye çalışıyor, geçmişe dönüp boşlukları dolduruyorlardı. Sirius'sa yalnızca arkasından bakıyordu. Başka ne yapabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu.

"Sana anlattı," diye mırıldandı sonunda. Kafasını kaldırıp Remus'a döndü. Gözlerinde kırgınlık vardı. "Anlattı, değil mi? Ne zaman?" Remus iç çekti. "İlk tanıştığımızda. O da benim sırrımı öğrenmişti." Sirius alayla gülümsedi. "Aynı şey değil. Sana anlatmayı seçmiş." Bakışları bu sefer Susan'ı buldu. "Sen de biliyordun, öyle değil mi Pendragon? Sana da söyledi." Susan başıyla onayladı. Sirius'unsa kaşları çatıldı. "Cidden anlamıyorum. Bu kızın en yakın arkadaşı Evans değil mi? Sevdiği insan ben değil miyim? Neden size anlattı peki?" "Az önce olanlar anlamanı sağlamadı mı gerizekalı?"

James'in gelen sesiyle herkes ona döndü. Oldukça sinirli gözüküyordu. Sirius'unsa kaşları çatıldı. "Anlamadım?" "Anlamadın evet," James ona doğru yürüdü. "Durup anlamaya çalışmadın ki. Neler yaşadığını düşünmedin. Sadece sana neden anlatmadığını düşündün. Sana söylemedi çünkü bencilsin Sirius. Dürtülerinle hareket ediyorsun. Karşına geçip sana böyle bir şey söylüyor ve tek düşünebildiğin kendinsin!" Ardından Lily'e döndü. "Senin de beyninin içinden neler geçtiğini biliyorum Evans. Neler yaptığını düşünmeye çalışıyorsun, değil mi? Tarih boyunca yargılayacağın ne var, merak ediyorsun." Lily itiraz etmedi. "Sana da anlatmadı Potter, yanılmıyorsam." James başıyla onayladı. "Evet, anlatmadı. Çünkü pisliğin tekiyim. Sinirlenince karşı tarafa empati yapmak gibi bir duygum yok ve Diana da bunun farkında. Ama en azından bok gibi bir arkadaş olduğumu kabul ediyorum."

Marlene sesli bir nefes verdi. "Hepimiz berbat arkadaşlardık. Susan ve Remus hariç. Neden onlara söylediği büyük bir gizem değil bence. O ikisi her zaman onu anlamaya, yanında olmaya çalıştılar. Biz çıkarken korkunç bir haldeydi. Yıkılmak üzereydi ve birimiz bile gidip elini tutmadık." Susan başını salladı. "İntihar etmeyi düşünüyordu." Sirius hızla ona döndü. "Ne?!" Susan'ın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. "Sen sana ne kadar güvendiğini hafife alıyorsun Sirius. Sen onun gözünde sınavı zaten geçmiştin. Yalnızca seni korumaya çalışıyordu. Ve sen ondan vazgeçtin. Onun da kendinden vazgeçtiğini anlamıştım tabii ama-" "Neden," diye lafını kesti Sirius. "Nasıl anladın?" "Çünkü tedaviyi aramayı bıraktı," diye yanıtladı Remus. "Tam bin yıl sonra, tedaviyi aramaktan ilk kez vazgeçti."

Susan derin bir nefes aldı. "İntihar etmesi onun için bizle aynı anlama gelmiyor. Geri döneceğini biliyordu. Bu daha çok Voldemort'a teslim olmak anlamına geliyordu." "Neden ki?" diye sordu Lily. "Çünkü Diana'dan istediği şey bu. Kendini öldürmesini istiyor."

Sirius bir anda donakaldı. Sonra kafasına dank etti. "Siktir!"

Koşarak kapıya giderken Remus onu durdurdu. "Saçmalama Pati, napıyorsun?!" Sirius onu sertçe ittirdi. "Siktir git Aylak, kendisini öldürmeye çalışan adamın yanına tek başına gitti." Tam çıkacakken bu sefer Serena tuttu kolunu. "Sirius, bekle! Onu öldürmek istemiyor, onun kendisini öldürmesini istiyor." Sirius kolunu kurtardı. "Ne farkı var?" "Farkı şu gerizekalı," dedi James sert bir tonla. "Ona zarar vermez ama seni ona karşı kullanır. Ona bir şey olmasını istemiyorsan otur oturduğun yerde." Sirius sinirli bir biçimde ona doğru yürürken Lily önüne geçti. "Haklı Black. Geçen sefer olanları hatırla."

Sirius yumruklarını sıktı. Haklı olduklarını biliyordu. Ama onu yalnız bırakmaya da dayanamıyordu işte!

"Bir saat," diye mırıldandı Sirius. "Bir saat duracağım. Bir saniye bile geçerse, durmam giderim arkasından." "Sanki adresi biliyor da," diye söylendi James sinirle. "Gerizekalı!" Sirius ona döndü. "Senin derdin ne, söyler misin?" James hayretle ona baktı. "Derdim mi ne?" "Evet, derdin ne? Sana ne ondan?"

Slytherin'in Kanı (Ravenclaw'un Laneti - 2)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora