96

6K 251 34
                                    

'Mert!O perdeyi oraya mı as dedim ben? Ön tarafın perdesi o.' diye bağırarak bizimkileri izledim. Evimize gelmiştik, sadece tek tük işler kalmıştı. Annem ve Elif mutfağı yerleştiriyordu, babam ile Yavuz bahçeyi düzenliyordu. Mert ise ona verdiğim perdeleri asıyordu.

'Hayatım, bu perdeyi benim üçüncü asışım. Seç artık bir yer.' dediğinde ona baktım. Terlemişti.

'Tamam, elleme kalsın öyle.' dedikten sonra ayağa kalktım ve Mert'e döndüm.

'Ben bir annemlere bakayım.' dedikten sonra salondan çıktım. Mutfağa girdiğimde annem çatalları yerleştiriyor, Elif ise bardakları diziyordu.

'Anne, nolur yardım edeyim. Böyle kendimi çok kötü hissediyorum.' Dediğimde annem bana döndü. Şefkat ile gülümseyerek konuşmaya başladı.

'Güzel kızım, hamilesin sen. Bu tarz işleri yapmaman gerekiyor. Bunu sende biliyorsun.'dediğinde omuzlarımı düşürerek kafamı salladım ve mutfaktan çıkıp bahçeye geçtim.

Yavuz sehpayı ortalarken babam aldığı hamağı kuruyordu.

'Beyler?' Diyerek dışarı çıktığımda Yavuz gülümseyerek bana bakmıştı. Babam bana döndüğünde her zamanki o sıcak gülümsemesi ile konuştu.

'Babacım, bu hamağı buraya mı alalım, yoksa tam koltukların karşısına mı?' Diye sorduğunda diğer tarafta nasıl olacağını düşündüm.

'Baba böyle iyi ya, kalsın böyle.' Dediğimde Yavuz'a döndüm. İşine geri dönmüştü. Hâlâ tam alışamamıştı ama alışmaya çalışıyordu.

'Ablacım, Hilal nerede biliyor musun?' Diye sorduğumda Yavuz gerginlikle etrafa bakındı.

'En-en son bu arkada şarkı söyleyerek yürüyordu.' Dediği zaman ileriye baktım, görünmüyordu. Yavaşça o tarafa yürümeye başladım, Yavuz peşimden geliyordu.

'Abla- ben- özür dilerim. Ona sahip çıkamadım özür dilerim. Yemin ederim böyle olsun istemedim, özür dilerim.' Diyerek ağlamaya başlamıştı. Gerilmiştim.

Yavuz'un elini tuttum ve yürümeye devam ettim. Hilal ağacın altına oturmuştu ve bir kediyi seviyordu.

'Bak ablacım, bir şey yok.' Dedikten sonra yanağını öpüp Hilal'in yanına adımladım.

'Anne, bak kedi?' Dediği zaman gülerek onun yanında oturdum ve kediyi sevmeye başladım.

'Çok güzel demi.' Dediğinde başımı salladım. Hayvanları çok seviyordu ve bu çok güzel bir özelliğiydi.

'Evet annecim, sen dayınla kediyi sev bende babana bakayım.' Dediğimde kafasını sallayarak yanağımı öptü ve dayısına baktı.

'Dayı gelsene.' Dediğinde Yavuz donmuş gibi Hilal'e bakıyordu. Ona yaklaşamıyordu çünkü az önce olanlardan azda olsa kendini kötü hissediyordu.

'Dayı?' Dedi bir kez daha Hilal. Yavuz afalladı ve Hilal'e döndü. Yavaşça yanına oturdu ve kediyi sevmeye başladı. Hilal kafasını dayısının koluna yasladı ve iç çekti.

'Dayı çok yakışılı olma. Tamam mı?' Dediğinde Yavuz gülerek kafasını salladı. Onları izledikten sonra içeri geçtim. Mert koltukta oturmuş gözlerini kapatmış bir şekilde duruyordu.

'Aşkım?' Dediğim zaman tek gözünü açarak bana baktı.

'Hm?' Dediği zaman yana dönerek yer açmıştı. Yavaşça gidip yanına uzandım ve sırtım göğüsüne yaslanmıştı.

'Çok mu yoruldun?' Diye sorduğumda derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

'Bir perdeyi üç kere farklı yere taktım ve korniş boyu iki metre. Aslına bakarsak hiç yorulmadım.' Dediğinde yorulduğunu anlamıştım.

ŞEBEĞİM / Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin