4. YARA BANDI

29.7K 1.6K 2.8K
                                    

02.06.2008

Sıcak yaz güneşi etrafı ısıtırken sokaklarda neşeli sesler yükseliyordu. Sonbaharın çileli yağmurları diner dinmez tüm çocuklar dışarı dökülmüştü. Elindeki ekmekleri kucaklayan kömür saçların sahibi dünden kalma bir yorgunlukla usul usul yürüyordu. Yavaş adımları evine yakın kaldırımda gördükleriyle son bulurken tüm yorgunluğu bir an da uçup gökyüzüne karışmıştı sanki.

Olduğu yer de durup hep bir araya toplanmış arkadaşlarını müzakere ederken seyretti. Unuttuğu şeyi şimdi hatırlamıştı.

Bugün maçları vardı.

Hızlı adımlarla kolunun altındaki kirli futbol topunu taşıyan arkadaşının yanına ulaştı. Kucağındaki poşetin kenarından kafasını çıkartıp ona mutlaka takımları oluşturmadan önce onu beklemelerini tembihledi. Aldığı onay karşısında gecikmemek için evine kadar koştu. Arkadaşlarını bekletmek istemiyordu, bu acımasız dünyada sevdiği nadir şeylerden biriydi onlarla top oynamak. Geçen seferki zaferlerini anımsadı. Sevinmeden edemedi, çekik gözleri gülmesiyle neredeyse yok olmuştu.

Birkaç dakika önce çıktığı evin önünde durduğunda kıyık kapının kapanmaması için arasına sıkıştırdığı terliğini aldı. İçeri geçip ekmekleri mutfağa bırakır bırakmaz dışarı çıkacaktı ki küçük kardeşinin ağlayan sesini duydu. Belki annesi bakar diye sesin kesilmesini bekledi ama öyle olmadı. Kardeşinin sesi yükselmeye başladığında ne yapacağını bilemedi. Kendi içinde verdiği büyük savaş son bulurken arkadaşlarını bekletmeyi seçti ve kardeşine bakmak için odasına yöneldi.

Annesi son zamanlarda birçok şeyi unutmaya, umursamamaya başlamıştı. Küçük çocuk buna neden olan şeyin uzun zamandır eve gelmeyen babası olduğunu anlayabiliyordu.

Duvarları renkli odaya girdiğinde boş beşik kafasını karıştırdı. Kardeşini göremeyişiyle sesi takip etmeye karar verdi. Adımları banyoya yaklaştıkça önce boğuklaşan ses sonradan kesilmeye başlamıştı.

Koridorun sonundaydı, gidilecek başka bir yer yoktu.

Aralık kapının önünde durduğunda eliyle iterek içeri girdi. Saçları beline kadar uzanan annesinin kulaklarını elleriyle kapatmış bir şekilde küvetin önünde oturduğunu gördü. Bir ileri bir geri sallanırken kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.

Neler olduğunu anlamaya çalışan çocuk, yeşil gözlerini etrafta gezdirirken bakışları küvette takılı kaldı. Dolu küvetin içinde ağlaması kesilmiş kardeşi hareketsiz yatıyordu. Çocuk aklıyla uyuduğunu sandı, yanına gidip her zaman yaptığı gibi burnuna dokunmuştu ama kardeşi gözlerini açmamıştı.

"Ö-öldü, öldü, öldü, öldü."

Annesinin mırıltıları bağırmaya dönüşürken duyduklarını kavrayamadı. O, ölüme sadece hayvanlarda şahitlik etmişti. Kardeşler de ölür müydü ki?

"Ben öldürdüm, ben yaptım. Boğdum onu."

Soğuk mermerin üzerinde oturan kadın sallanmaya devam ederken elleriyle kafasına vurmaya başladı.

Küçük çocuk annesinin ıslak kollarına baktı, karşılaştığı manzaranın gerçekliğini korkuyla kavradı. Midesinin ateş gibi yandığını hissetti, cansız bir heykel gibi uzun süre olduğu yer de dikildi. Kardeşinin ağlamasından nefret etse de şu an ağlasın istiyordu. Ağlasın ve hiç susmasın.

Çınlayan kulaklarına annesinin sesinden başka bir ses daha ulaştığında kapılarının çalındığını fark etti.

Kardeşinin cansız bedenine bir kez daha baktı, henüz bilmese de o görüntü hayatı boyunca aklından çıkmayacaktı.

KARADUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin