5. MUZ KABUĞU

25.1K 1.5K 1.6K
                                    

Ön not: Robin'in saç rengini sarıdan değiştirip kumral yaptım okurken bu kim demeyin ;)

İyi okumalar

Sıradan denebilecek kadar monoton bir hayatım vardı. Neredeyse her gün aynı şeyleri yaşardım. Gün boyu aynı koltukta oturan babam ve mutfak masasından yemek saatin kadar asla kalkmayan ben bunun bir kanıtıydık aslında.

Sonra aniden, ben daha ne olduğunu anlayamadan sıradan hayatıma dört adam aynı an da girdi. Hiçbirini ben istememiştim. Hiçbiri de beni istemedi.

İçlerinden biri hariç.

Yanımdaki adam bir anda ayağa kalkarken ne olduğunu anlamaya çalıştı. Gözleri etrafta hızlıca dolaşırken bir şeyleri arıyor gibiydi. Aradığı her neyse bulamadı, bahçeye bakarken fazla oyalanmadan koşmaya başladı. Ne yapacağımı bilmez halde onu izlerken ayaklarımı hareket ettirip peşinden gitmeye zorladım. Az önce olanların gerçekliğini yeni kavrıyordum.

Ona katılıp koşmaya başladığım da bir çıtırtı sesi duyar gibi oldum. Yüzüme yapışan saçlarıma rağmen ardıma bakmayı başardığım da ortalıkta kimseyi göremedim.
Ayağımın altında bir baskı hissetmesem de benim basma olasılığım yüksekti.

Sonunda adımlarım cam parçalarıyla dolu bahçede durduğumda gölge adama baktım. Yerde yatan Kama'yı gözleriyle dikkatlice süzerken çekik gözlerin sahibi yattığı yerden elindeki muz kabuğunu sallıyordu. Onun elin de ne işi vardı?

Yanımdaki adam arkadaşının iyi olduğuna emin olurcasına yerdeki Kama'yı es geçti ve kırık cam parçaları etrafında dolanarak eve girdi. Kapıyı kullanmak yerine camdan girmeyi tercih etmişti, tabi ortada artık bie cam yoktu orası ayrı. Evden gelen gülme sesleri işittiğim de bu sesin sahibinin Ahker olduğunu Robin'in ona susması için telkin verişinden anlamıştım.

O gözden kaybolurken Kama ayaklanmış ve hiçbir şey yapmadığım halde bana ters bir bakış atmıştı. Gerçi bir şey yapmama gerek de yoktu, nefes alsam yeterliydi onun için. Neyseki artık bu hareketlerine alışmam gerektiğini kabullenmiş ve ona aynı şekilde karışık vermeye başlamıştım.

Üzerini sanki toz varmış gibi silkeledikten sonra aynı yolu o da takip ederek eve girdi. Yine terkedilmiş gibi ortada kalırken yarım dakika içinde dış kapı açıldı ve Robin kafasındaki muz kabuğuyla koşarak dışarı çıktı. Telaşla etrafa bakınırken beni fark etnesiyle yüzündeki korkunun yerini koca bir gülümseme aldı.

"Yolunmuş horozun benimm!"

Hızla yanıma ulaştığın da arkama geçip ellerini omuzlarıma sabitledi. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken beni görmesine bu kadar sevinmesine neden olan şeyi anlamaya çalışıyordum.

"Ne oluyor yine?"

Sabahki olayda da böyle arkama saklanmıştı ve sonu pek de güzel bitmemişti. Aynı şeyi tekrar yaşamama gerek var mıydı? Bence yoktu.

"Bu sefer kesin öldürecek beni, ama..."

Kafasını öne uzatıp yandan bana gülümsedi ve devam etti.

"Sen beni korursun, değil mi?"

Dudaklarım konuşmak için şekil aldığın da söyleyeceğim şeyleri yuttum. Kama'nın elindeki muz kabuğu ve Robin'in sabah programı izlerken yiyip kabuklarını yere attığı muzları anımsadığım da ona yandan bir bakış atıp sordum.

"Kama'nın düşmesiyle bir alakan yok değil mi?"

Kafasını iki yana salladığında tepesindeki sarı kabuk göğsüne düşüp oraya yapıştı. İkimizin de gözleri vücuduna yapışan çöpte gezinirken omuz silkip konuştu.

KARADUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin