Helölülülüü, öncelikle bir haftada 73k şaka midürr?? Asla bu kadar büyüyeceğimizi tahmin etmezdim iyi ki varsınızz💗
Ayrıca bilmenizi isterim ki her birinizin yorumlarını tek tek okuyup elimden geldiğince hatalarımı telafi etmeye çalışıyorum.
Son olarak her zaman bölümlerin bu sıklıkla geleceği konusunda maalesef sizlere söz veremem, biliyorsunuz ki bir üniversite öğrencisiyim ve okuduğum bölümün getirilerinden biri yoğun çalışmak olduğundan her zaman buraya zaman ayıramayabiliyorum. Yine de elimden geldiğince sıkı çalışacağıma emin olabilirisiniz.
Bu bölüm aramıza yeni katılmasına rağmen hep yanımızdaymış gibi hissettiren tifaniyx1 ve senemkose5 ' ye ithaf edilmiştir <33
Keyifli okumalar.
17 Nisan 2008
Okyanusların denizlerden daha büyük çizildiği, koca bir atlas üzerinde yeryüzünü kaplayan maviler sadece haritaların değil onu merakla izleyen gözlerin de renginden geliyordu.
Üzerinde yemyeşil adaların bulunduğu eski bir mitoloji kitabının en renkli sayfalarının birinde duran parmaklar bir yandan ona tüm efsaneleri anlatan kadını dinliyor, bir yandan da suyun kendisine hissettirdiği duygularla başa çıkmaya çalışıyordu. Su onun için dünyadaki en kıymetli şeydi, suyun üzerinde olmaksa kimsenin hissettiremediği duygular bahşediyordu ona. O yüzdendir ki önünde uzanan mavilerin üzerinde parmakları dolaşan çocuğun en büyük hayaliydi kaptan olmak.
"Burası da Me..."
İpeksi saçları omzuna dökülen kadın parmağıyla kitaptaki kara parçasını gösterirken lafını bölen gözlerinde sanki ferah bir gölü taşıyormuş gibi parlak bakışlı küçük oğlu oldu.
"Biliyorum anne, Meis. Kurtuluşumuz."
Defalarca kez anlatılan bu efsaneyi tam anlamıyla anlamayacak kadar yaşı küçük olsa da sürekli duymak onu ezberlemesine neden olmuş, artık unutamayacağı kadar aklına kazınmıştı.
Tanrıçaları kıskandıracak kadar güzel olan kadın gülümsedi, elmacık kemikleri iyice belirginleşirken gururla oğluna baktı. Eğilip saçlarını alnından çekerken minik bir buse kondurdu. Küçük çocuk kendisi gibi annesinde de bulunan renkli gözlere baktı ve annesine tebessüm ederek karşılık verdi.
Suya öylesine aşıktı ki annesi ve kendi gözlerinin ondan oluştuğunu, insanlar ağladığında aslında o gözlerinin tam ortasına düşen siyah noktanın ardında onlarınki gibi belirgin değil de gizli bir nehrin olduğunu düşünüyordu. Ama ağlayan insanları sevmiyordu, çünkü su onun için her zaman olduğu yere aitti ve eğer biri bunu değiştirmeye çalışırsa su ona sadece tufan getirirdi. Kimi zaman bunu binalarla dolu şehirlere, kimi zamansa duyguların katil olduğu bir kalbe yapabilirdi.
Koyu saçları annesi tarafından eski haline döndürülürken çocuk, elini dokunduğu adadan çekerken onun karşısında ezbere bildiği bir başka kara parçasına götürmek için sayfayı değiştirmeye çalışmıştı ama sayfaya yaptığı hızlı girişim parmağında ufak bir kâğıt kesiği oluşmasıyla sonuçlanmıştı.
Beyaz teninin altındaki deri önce pembeleşmiş sonra da bir top halinde damarlarından kırmızı kan damlalarını dışarı atmıştı. Mavi gözler eline iğrenerek bakarken kafasını yana çevirip annesine doğru uzattı.
"Endişelenme canım, sadece küçük bir kesik. Hem sandığın kadar da kötü görünmüyor."
Çocuk inatla kafasını annesine doğru çevirmezken içinde oluşan korku birkaç hafta öncesiyle aynıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADUT
ChickLitBir varmış, bir yokmuş; oldukça bilinen rengi bembeyaz, meyveleri kocaman olan bir dut ağacının altında iki aşık otururlarmış. ... Bir varmış, bir yokmuş; dut ağacının o yoğun kıpkırmızı taneleri bir zamanlar kar kadar beyazmış. Rengi ise tuhaf ve...