9🍂Işığı Sönmüş

141 18 19
                                    

"Beni dinlemek zorundasın Erkam. Ne zamana kadar bu şekilde zombi gibi etrafta dolanmaya devam edeceksin?''

Erkam elini dağınık olan sarı saçlarından geçirip iyice dağıttı. Karşısında sinirden köpüren arkadaşının bu hâline gülmek istesede cesaret edemedi o an. Çünkü gerçekten dayak yiyebilirdi. Bu yaşında da dayak yemek olmazdı.

"Beni duymuyor musun?"

Eymen odada dolanıp karşısına oturduğunda Erkam arkadaşının gözlerindeki kararlı ifadeden çekinip bakışlarını aralarındaki sehpaya indirmişti.
Eymen sinirle oflayarak ayağa kalktı ve yarım saat önce kanepeye fırlattığı ceketini eline aldı. Sabrı kalmamıştı. Dış kapıya doğru giderken kulaklarına dolan kırık sesle adımları durdu.

''Eymen!''

Elinde ceketiyle kardeşinin konuşmasını beklerken yorgun yüzüne bakıyordu. Nihayet beklediği ses tekrar kulaklarına doldu.

"Ben iyiyim. Düşündüğün gibi ruhsal bir sıkıntım yok.''

Eymen ceketini tekrar koltuğa fırlatıp gülmeye başladı ama bu gülüşü sinirlerini zaptetmeye yetmiyordu. Erkam'ın gözünün önünde iyiymiş gibi rol yapmaya çalışması sinirlenmesine sebep oluyordu. Birbirlerinin düşüncelerini okuyabilecek kadar iyi tanıyorlardı birbirlerini. Fakat buna rağmen son raddeye kadar birbirlerini kandırmaya çalışmaktan vazgeçmiyorlardı başarısız olduklarını bile bile. Ancak Eymen artık durmak istiyordu son raddeye gelmeden önce kardeşini durdurup önlemini almak istiyordu. Bu yüzden iyileştirmek için daha fazla kırmayı göze alacaktı.

"Kendine çok yükleniyorsun Erkam. Öyle ki uyuyamıyorsun bile. Ama buna rağmen karşıma geçmiş iyi olduğunu söylüyorsun. Hepimizi ama önemlisi de kendini kandırmaya çalışıyorsun. Yapma Erkam!''

Eymen ellerini çaresizlikle saçlarından geçirdi.
"Japonya'ya döneceğimi söylediğim o gece, bana içini açtığında herkesten gizlediğin yaralarını gördüm. iyileşmene yardım etmek için buradayım, 2 ay oldu yanındayım. Ama hiçbir değişiklik yok sende. Sadece etrafına sahte gülücükler atıp iyi olduğunu söyleyerek herkesi kandırmaya çalışıyorsun. Senin kabuslarla uyandığını daha kaç kez görmem gerekiyor. Gözlerindeki ışık sönmüş gibi bakıyorsun bana. En kötüsü de ne biliyor musun kardeşim?"

Erkam söyleyecek söz bulamıyordu. Gözleri dolmuş, boğazı düğüm düğüm olmuştu. Haklıydı. Işığı çoktan sönmüştü. Yapamıyordu. Hayat enerjisi çekilmiş gibiydi. Kafasını iki yana sallayıp kendisi gibi dolu gözlerle bakan arkadaşının gözlerine bakmaktan başka bir şey yapamadı.

''En kötüsü de çabalamıyorsun, iyileşmek için çabalamıyorsun bile. Sanki sana fazladan verilmiş bir ömrü öylesine, gelişigüzel yaşıyorsun."

Erkam'ın kızarmış yeşil gözlerinden akan yaşlarla Eymen daha fazla dayanamayıp kardeşine sıkıca sarıldı. İstediği tek şey onun iyi olmasıydı. İki genç adam birbirlerine sıkıca sarılmış ağlıyorlardı.

Epey bir zaman geçtikten sonra Eymen arkadaşının sakinleştiğine kanaat getirerek sesindeki şefkati gizleyemeden konuştu.
''Kabul ediyorsun değil mi? Sakura Hanımı görmeye gideceğiz birlikte.''

Erkam yine aynı konunun açılmasından rahatsız olsa da kabul etmekten başka çaresinin olmadığını biliyordu. Sevdikleri için deneyecekti. Belki bir başkasının yardımıyla üstesinden gelebilirdi. Hiç inancı olmasa da.

''Senin Sakura Hanım olmak zorunda mı? Ülkede hiç psikiyatr kalmamış gibi Japon'un birine götürüyorsun beni.''

Gözlerini devirdiğinde Eymen içten bir şekilde gülümseyerek kafasını iki yana salladı. ''Sakura işinin ehli biri. Seni ondan başka kimsenin eline bırakamam.''

Umut Fenerleri Where stories live. Discover now