7🍂Kabus

255 40 37
                                    

Erkam:

Gecenin kör vaktinde esen rüzgarı ve tanıdık bir sesi duyuyorum. Merakla yatağımdan kalkıp ay ışığının aydınlattığı kadarıyla komodinin üzerindeki gece lambasını bulup yakıyorum. Odanın içi aydınlanınca rahat bir nefes alıp yatağımdan kalkıyorum. Fakat beni rahatsız eden bir ses var, kulak kabartıp nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum. Ses dışardan geliyor. Pencereye yaklaşıp yavaşça perdeyi aralıyorum. Dışarda, karanlık sokakta ay ışığının aydınlattığı loş ışığın altında bir siluet görüyorum. Siluet iyice belirginleşiyor ve bir kadın olduğunu görüyorum. Yavaşça kafasını kaldırıp pencereye bakıyor, göz göze geldiğimizde korkuyla geri çekiliyorum. Çünkü kızın gözlerinden gözyaşları yerine, kızıl kanlar akıyor. Üzerindeki beyaz elbisenin önü kanla kaplanmış ve ayaklarının dibinde de küçük bir kan göleti oluşmuş. Tüylerimin diken diken olduğunu hissediyorum. Bana gülümsediğinde onu tanıdığımı fark ediyorum. Dehşetli gecede gördüğüm kızdı, Feyza... Ürpertici gülümsemesine aldırmadan yanına gitmek istiyorum ama bir el bileğimden tutup ona gitmemi engelliyor. Bileğimi tutan elin sahibine baktığımda Alya'yı görüyorum. Üzerinde Feyza'nın aksine temiz, bembeyaz bir elbise var. Yüzüne baktığımda yeşil gözleri dolu dolu bakıyor. Usulca dudaklarını aralayıp yağmur sesinden bile daha çok huzur veren kadife sesinin kulaklarıma dolmasını sağlıyor.
"Gitme Erkam! Gitme, üzülmeni istemiyorum, n'olur gitme."

Onu dinlemiyorum. Yavaşça elini tutup parmaklarını, kenetlemiş olduğu bileğimden ayırıyorum. Feyza'nın yardım çığlıkları onun kadife sesini bastırıyor. Sadece Feyza'yı ve yardım çığlıklarını duyabiliyorum. Alya'yı ardımda bırakıyorum. Dışarı çıktığımda pencerimin altında onu bulamıyorum. Tüm sokağı baştan sona koşuyorum. Üzerimdeki kıyafetlerim terden sırılsıklam oluyor ancak onu bir türlü bulamıyorum. En sonunda pes edip eve girmek için kapıya yöneliyorum ve beni dehşete düşüren manzara ile karşılaşıyorum. Feyza'nın rengi kırmızıya dönüşmüş elbisesiyle ayaklarımın dibinde yattığını görüyorum. Ona doğru eğilip yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek isterken üzerimize düşen beton yığınlarıyla nefes alamakta zorlandığımı hissediyorum. Vücudum molozların altında kalmış, hiçbir yerimi hareket ettiremiyorum. İmdat çığlıkları atmak istiyorum fakat sesim kaybolmuş gibi çıkmıyor. Etrafımda kimse var mı diye bakıyorum. Feyza'yı görüyorum. Biraz önceki halinden eser kalmamış, tertemiz kıyafetler var üzerinde. Bana yardım etmek yerine suçlayan gözlerle bakıyor. Gözlerinde nefretten başka bir şey göremiyorum. Arkasını dönüp giderken yardım et diye bağırmak istiyorum. Fakat bağıramıyorum, sesim çıkmıyor. Kendimi hiç olmadığım kadar aciz hissediyorum. Elimden hiçbir şey gelmiyor, çırpanamıyorum bile. Sessizce ölümün gelip beni almasını bekliyorum.

🍁

Nefes nefese uyandığımda elimi kalbimin üzerine koyup sakinleşmeyi bekledim. Dilim damağıma yapışmış, kalbim küt küt atıyordu. Yorganı üzerimden atıp bacaklarımı yataktan sarkıttım. Komodinin üzerindeki sürahiye uzanıp bir bardak su doldurdum. Yavaşça suyu içerken sakinleştiğimi hissediyordum. Bu rüyaları görmekten bıkmıştım. Doğrusu bunlara rüya denemezdi, bunlara ancak kabus denilebilirdi. Ama böyle olmayacaktı. Bir psikoloğa görünmeyi düşünmeliydim. Durumum gittikçe kötüleşiyordu. Alya ne alaka? Onu neden görmüş olabilirim? Rüyamda benim için endişeleniyordu. Hah rüyalardan anlam çıkarmak için uğraşmam çok yersiz. Alya hayattayken bile beni önemsememişti. Şimdi, ruhu mu benim için huzursuzlanacaktı?

"Hay Allah'ım neden böyle saçmalıyorum ben?"

Ayağa kalkıp odadan çıkmak için kapıya yöneldim ve cama vuran yağmur damlalarını fark ettim. İstemsizce dudaklarım iki yana kıvrıldı. Yağmuru çok seviyordum. Hızlı adımlarla koşuşturup pencereyi açtım. Hava hâlâ aydınlanmamıştı, hafif alacalıydı. Elimi pencereden uzatıp yağmur damlalarının elimi ıslatmasına izin verdim. Elim yağmurun dokunuşunu hissediyordu. Bu çok güzeldi. Bu duyguyu gerçekten seviyordum. Yeryüzündeki kirler yağmurla temizleniyordu. Bu yüzden olsa gerek ki toprak mis gibi kokuyordu. Bu temiz havayı derince içime çektim. Fakat bu şekilde fazla kalamazdım hafif esen rüzgarla birlikte yağmur yüzüme doğru geliyordu. Bu nedenle pencereyi kapatmak zorunda kaldım. Hasta olmak istemiyordum. Psikolojik açıdan kendimi yeterince yorgun hissediyordum ve bu bedenen de bana yansıyordu. Daha fazlasına talip olup da kendime eziyet çektirmek istemiyordum. Zaten yağmurun huzurlu sesi ve toprak kokusuyla minik bir terapiden geçmiş gibiydim. Kendimi daha iyi hissediyordum. Gördüğüm rüyayı zihnimin en ücra köşesine itelemiş ve rahatlamıştım. Enerjik bir şekilde odamdan çıkıp lavaboya girdim. Gündelik rutinlerimi hallettikten sonra mutfağa adımladım. Bir sabah kahvesi içmek iyi gelirdi. Kahve makinasını çalıştırdığım sırada gelen adım sesleriyle arkamı döndüm. Eymen üzerinde pijamalarıyla kapı pervazına yaslanarak bana baktı.

Umut Fenerleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin