2♪

5.3K 407 137
                                    






Jimin, uçakta yanımda oturuyor, iPhone'umu karıştırı­yordu. "Müzik konusunda bu kadar zevksiz olmanı an­layamıyorum. Yani kaç yıldır arkadaşız. Hiç mi bir şey öğretememişim sana?"

"Tekila içmemem gerektiğini öğrettin." Gözlerini devirdi.

Başımızın üzerindeki emniyet kemeri ikaz ışığı yan­mıştı. Nazik bir ses, yerimize dönmemizi, koltuğumuzu dik pozisyona getirmemizi rica ediyordu. İnişe geçmiş­tik. Gözlerimi yumup iğrenç uçak kahvesinin dibinde kalan tortuyu da kafama diktim ama ne kadar içersem içeyim kafeinin o gün işe yarayacağını sanmıyordum.

"Çok ciddiyim," dedim. "Yaşadığım süre boyunca bir daha asla Nevada'ya ayak basmayacağım."

"Aşırı tepkiler veriyorsun."

"Hiçte bile."

Jimin motele, uçağımızın kalkmasına iki saat kala dönmüştü. Ben de o arada, hayatımın eski düzenine dönmesini arzulayarak çantamı topla­mıştım. Havaalanına zamanında yetişmek için deli gibi koştursak da Jimin'i gülümserken görmek güzeldi. Görünüşe bakılırsa tanıştığı o hoş garsonla görüşmeye devam edeceklerdi. Jimin'in erkeklerle arası her za­man iyi olmuştur. Ben soğuk nevalelerdenim. Vegas'a gi­dip birileriyle yatmayı da tam bu yüzden planlamıştım.

Aman ne şahane fikirmiş!

Jimin, ekonomi okuyordu. İçi dışı şahane çocuktur. Bense biraz hantalım. Portland'da her yere yürüyerek gitmeyi ve çalıştığım kafedeki tatlıları denememeyi alış­kanlık haline getirmemin sebebi bu. Bel kısmını kontrol altında tutabilmek.

Jimin üç ağabeyi vardı. O yüzden erkeklerle na­sıl konuşulacağını çok iyi bilirdi. Hiçbir şeye alınmaz, bozulmazdı. Üzerinden cazibe akıyordu. Benim de bir ağabeyim var ama büyük aile toplantıları dışında birbiri­mizle pek alakamız yok. Dört yıl önce annemle babamın evinden sadece bir not yazarak ayrıldığından beri pek görüşmüyoruz.

Jung hyun sinirli ve tam bir bela mıknatı­sıdır. Lisede okulun asi çocuğuydu. Devamlı kavgalara karışır, okulu asardı.

"Dinle, bak şunu." Jimin, kulaklıklarımı kendi tele­fonuna takmıştı. Birden kafatasımın içi elektronik gitar sesleriyle doldu. Ağrı, dayanılmazdı. Baş ağrım birden geri döndü. Beynimde sümüksü, kırmızı bir kütle dışın­da bir şey kalmamıştı. Bundan emindim.

Kulaklıkları çıkarıp, "Yapma. Lütfen," dedim.

"Ama bu Stage Dive."

"Çok harikalar. Ama belki başka zaman dinleriz."

"Bazen senin için endişeleniyorum, biliyor musun?"

"Kısık sesle Amerikan folk müziği dinlemenin hiç de kötü bir yanı yok."

Jimin, homurdanarak koyu renk saçlarını geriye
doğru itti. "Herhangi bir seste, Amerikan folk müziği dinlemenin hiç iyi bir yanı yok. Eee, dün gece ne yaptın? Yani kusmak dışında."

"Aslında kusmam, her şeyi özetliyor." Ne kadar az konuşursam o kadar iyiydi. Nasıl açıklayabilirdim ki? Suçluluk duygusuyla, oturduğum yerde kıvranıyordum ve dövmem, durumu protesto ediyordu.

Jimin'e, o geceki büyük seks planım hakkında hiçbir şey anlatmamıştım. Yoksa yardım etmeye kalkardı. Yani Tanrı aşkına, seks yardımla olacak iş mi? Ama seks yapa­cağım kişiyi bulma konusunda yardımına her zaman ih­tiyacım vardı. Jimin yanımda oldukça bulunduğumuz yerdeki tüm yakışıklılar, anında bacaklarımı açacağımı düşünerek yanımda biterdi.

Jimin'i çok severdim. Sadakatini sorgulayamam bile. Ama her an, her yeri hareket halindeydi. Beşinci sınıfta benimle dalga geçen bir çocuğun suratına okkalı bir yumruk attığından beri arkadaştık. Jimin yanınızdaysa, nerede durduğunuzu çok iyi bilirdiniz. Bu çoğu zaman çok tak­tir ettiğim, ancak sağ duyulu olmak gerektiğinde pek de hoşuma giden bir durum değildi.

Melody Of Love ♪ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin