3♪

4.3K 374 77
                                    






Gece yarısından hemen önce babamın cep telefonu çaldı. Benimki uzun bir süredir kapalıydı. Ev telefonu susma­yınca onun da fişini çekmiştik. Polis, iki kere gelip ve­randamızın önünden insanları uzaklaştırdı. Annem en sonunda bir uyku ilacı alıp yatmıştı. Onu sakinleştirmek, her şeyin yoluna gireceğine inandırmak kolay değildi.

Babam, ilk önce çok sinirlenmesine rağmen sonra şaşırtı­cı biçimde, olayla başa çıkmaya çalışırken sakinleşmişti. Elimden geldiği kadar özür dilemiş, boşanmak istediği­mi söylemiştim. Suçu, hormonlara atıyordu. Ama tüm o sakinliği, cep telefonunun ekranına bakınca yok oldu.

"Leyton?" Delici bakışlarıyla odanın diğer tarafından bana bakarak telefonunu açtı. O telefonu açınca benim midem burkulmaya başladı. Onu hayal kırıklığına uğrat­mıştım. İkimiz de bunu biliyorduk. Tanıdığımız sadece bir Leyton vardı ve o saatte aramasının tek bir sebebi ola­bilirdi.

"Evet," dedi babam. "Talihsiz bir durum." Dudaklarının kenarındaki çizgiler derinleşmiş, çatlağa dönmüştü. "Anlıyorum. Evet. İyi geceler o halde."

Telefonu sıkıca kavradıktan sonra yemek masasının üzerine fırlattı. "Stajın iptal edilmiş."Ciğerlerim sıkışıyor, nefes alamıyordum."Leyton, içinde bulunduğun durum yüzünden haklı olarak..." Gittikçe sesi azaldı. Sustu. Babam Portland'nın en prestijli mimarlık ofislerinden birinde staj yapabil­mem için yılların hatırını kullanmıştı. Ama ben ne yap­tım? Şansımı bir anda yok ettim.

Biri kapıya vuruyordu. Hiçbirimiz yerimizden kımıl­damadık. İnsanlar, saatlerdir kapımızı yumrukluyordu. Babam, oturma odasında volta atıp duruyordu. Bense sersem sepelek onu izliyordum. Çocukluğumdan beri, böyle zamanlarda hep aynı şey olurdu. Jung hyun, okulda bir kavgaya karışır, okul annemi arardı. Annemin eli ayağı tutmayacak hale gelince Jung hyun, odasına kapanır ya da daha kötüsü bazen günlerce eve uğramazdı. O zaman babam hemen eve gelir, tıpkı böyle volta atardı. Bense ateş hattının ortasında ara bulucu ol­mak zorunda kalırdım.

Bu kez neden tsunaminin önündeydim?

Kardeşler arasında kolay olan bendim. Lisede iyi
notlar almış, babamın da mezun olduğu, yaşadığımız şehirdeki üniversiteye gitmiştim. Ondaki doğuştan ge­len tasarım yeteneği bende yoktu ama çok çalışarak sı­nıfımı geçecek kadar puan almayı başarıyordum.

On beş yaşından beri aynı kafede yarı zamanlı garsonluk yapı­yordum. Jimin'le eve çıkmak, tek başkaldırım olmuş­tu. Yani genel olarak bakıldığında, inanılmaz sıkıcıydım. Annemle babam evden ayrılmayıp para biriktirmemi istiyordu. Becerdiğim tüm diğer şeyleri ise annemle ba­bam akşam rahat uyusun diye alavere dalavereyle hallediyordum. İşin tuhafı o kadar da kötü bir şey yaptığım yoktu. Aslında buna gerek bile yoktu. Ne o garip parti ne de dört yıl önceki Tommy olayı... hiçbir şey beni buna hazırlayamazdı.

Dışarıda, basın haricinde, pankart açıp Teahyung'u çok sevdiğini yazan, çığlıklar atan insanlar da vardı. Ada­mın biri taşınabilir hoparlörlerini havaya tutuyor, deli gibi müzik çalıyordu. Görünüşe bakılırsa beni, protestolarda yakılan şişme insanlar gibi yakacaklardı. Ki, benim için hava hoştu. Zaten ölmek istiyordum.

Jimin'i alıp kendi evine götürmek üzere ağabeyim Jung hyun gelmişti. Birbirimizi Noel'den beri görmüyorduk ama denize düşen ne bulursa sarılıyor işte. Jimin'le bir­likte yaşadığımız apartmanın önü de aynı durumdaymış. Oraya gitmesi söz konusu bile değildi ve ne arkadaşları­nı ne de ailesini bu işe karıştırmak istiyordu. Ağabeyimin zor durumda kaldığım için neşelendiğini söylemek bel­ki çok ayıp olur ama gerçek buydu. Başını belaya sokan hep o olurdu ama bu kez sıra bendeydi. Ne de olsa o hiç yanlışlıkla kıçına dövme yaptırıp Vegas'ta evlenmemişti. Pislik bir muhabir anneme, dövmemi beğenip beğen­mediğini sorunca, o da ortaya çıkmıştı.

Melody Of Love ♪ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin