Taehyung, yavaşça arkama gelip, "Kaşlarını çatıyorsun," dedi. Başını yana eğince saçları yüzüne doğru düşmüştü. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp yaklaştı. "Neden öyle yapıyorsun?"Akşam yemeği hazırlıyordum. Dondurucuda pizza hamuru bulmuştum. Onu çözdürürken üzerine koyabileceğim bir şeyler dilimliyor, peynir rendeliyordum. Tabii bir yandan Jimin'in anlattıklarını düşünerek. Artık evi o kadar da sıcak bulmuyordum. Aklında başka biri varken onun için satın aldığını düşününce mekâna karşı hislerim değişmişti. Kendimi tekrar başkasının işine burnumu sokuyor gibi hissetmeye başlamıştım.
Korkunç ama gerçekti. İnsanın kendine güvenmemesi ne kötü şey.
"Versene." Arkadan bileğimi kavrayıp elimi ağzına götürdü, parmağımdan domates sosu yaladı. "Hımm."
Karın kaslarım kasılmıştı. Tanrım, sabah ağzı üzerimdeydi. Bu gece ikimiz için planları vardı. Kendimi uyanmak istemediğim çılgın bir rüyada gibi hissediyordum. Uyanmama gerek de yoktu. Her şey yoluna girecekti. Yoluna sokacaktık. Artık birbirimize bağlı ve evliydik.
Kolunu belime dolayıp beni kendine doğru çekti, sırtıma dayandı. Aramızda hiç boşluk bırakmamıştı. "Aşağıda işler nasıl gidiyor?" diye sordum.
"Çok iyi. Dört şarkıyı şekillendirdik. Biraz uzun sürdü, kusura bakma," dedi, boynuma bir öpücük kondurup tüm kötü düşüncelerimi yok ederek. "Ama artık baş başayız."
"Güzel."
"Pizza mı yapıyorsun?"
"Evet."
"Yardım edebilir miyim?" diye sordu, burnunu boynuma dayayıp beni koklarken. Saçları tenime deyince kendimi hem tuhaf hem de harika hissettim. İçimi titretmişti. Durana kadar tüm tüylerim havadaydı. "Pizzaya brokoli mi koyuyorsun?"
"Pizzaya sebze koymayı çok severim."
"Kabak da koymuşsun. Peki." Sesinden anladığım kadarıyla pizzaya bunları koyduğuma inanamıyordu. Çenesini omzuma dayayıp, "Hadi bakalım," dedi.
"Ayrıca domuz pastırması, sosis, mantar, biber, domates ve üç çeşit peynir de koyuyorum." Bıçağımla harika malzeme koleksiyonumu işaret ettim. "Bekle ve gör. Dünyanın en iyi pizzası olacak."
"Tabii ki. Bak, hepsini bir araya getirdim." Yüzüne bakmam için beni kendisine doğru döndürdü. Arkaya dönerken yanlışlıkla bıçağı ona doğru sallamıştım. Ellerini sıkıca kalçalarımın üzerine koydu ve beni mutfağın ortasındaki adaya çıkardı. "Bana eşlik et."
"Tabii."
Buz dolabından kendisi için bir bira benim için de gazlı bir içecek çıkardı. Alkolden hâlâ uzak duruyordum. Oturma odasından Tyler ve Mal'in sesleri yükseldi. Tyler, "Yarın da çalışıyor muyuz?" diye sordu.
"Kusura bakma, dostum. LA'e dönmemiz gerek,"
dedi, Taehyung ellerini lavaboda yıkarken. Uzun, güçlü parmaklı elleri çok güzeldi. "Bana birkaç gün ver. Oradaki işleri yoluna sokayım sonra yine geliriz."Tyler, başını kapıdan içeri sokup bana el salladı. "Tamamdır. Yeni işler bayağı ortaya çıkıyor. Bir dahakine Benle Jimmy'yi de getirecek misin?"
Taehyung'un kaşları buruştu. Çok mutlu bakmıyordu. "Olabilir. Neler yapıyorlar bir bakalım."
"Tamam. Pam dışarıda bekliyor, ben kaçıyorum. Bu gece randevu gecemiz."
El sallayıp, "İyi eğlenceler," dedim.
Tyler sırıttı. "Biz hep eğleniyoruz."
Mal, sessizce kıkırdayarak içeri girdi. "Randevu gecesi mi? Yok artık... O da ne be? Bu yaşlılar bir tuhaf oluyor. Oğlum, pizzanın üstüne brokoli koyamazsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...