26♪

2.1K 199 23
                                    





"Araba kullanmayı düşünüyorsan ellerini kalçalarımdan çekmen gerek."

"Ah. Maalesef." Elleri, kalçalarımı bir kez daha sertçe sıktı, "Senin de koltuğuna dönmen gerek."

"Tamamdır."

Arabanın yanına geçmem için kalçalarımı tutan elleriyle bana yardım etti. Derin bir nefes alırken emniyet keme­rimi tekrar takmıştım. Bana göz kırpıp koltuğunda kıpır­dandı. Daha rahat oturmaya çalıştığı belliydi. "Sen var ya, çok fenasın."

"Ben mi? Ne yaptım ki ben?"

"Ne yaptığını çok iyi biliyorsun," diye söylendi yola çıkarken.

"Neden bahsettiğini anlamıyorum."

"Hadi oradan," dedi, gözlerini kısıp yandan bakarak. "Vegas'ta da, Monterey'de de, LA'de de aynısını yaptın. Şimdi de Portland'da yapıyorsun. Seni hiçbir yere götüremeyeceğim."

Pantolonunun önündeki belirgin kabartıyı işaret ede­rek, "Çadırından mı bahsediyorsun? Çünkü senin tepki­lerinin sorumlusu ben değilim, bebeğim. Sensin," dedim.

Kahkaha atmaya başladı. "Sana karşı tepkilerimi hiç­bir zaman kontrol edemedim. Bir kere bile."

"Benimle bu yüzden mi evlendin? Bana karşı koyama­dığın için mi?"

"Ödümü koparıyorsun. İçin rahat olsun." Bana gü­lümseyince içim titriyordu. Korkunun bununla hiç ilgi­si yoktu. "Seninle evlendim, Jungkook, çünkü bana anlam katıyorsun. Birlikte anlamlı oluyoruz. Birlikte olmamız, ayrı olmamızdan milyon defa daha iyi. Fark etmedin mi hiç?"

"Ettim tabii."

"İyi." Parmakları elmacık kemiklerimi okşuyordu. "Eve gitmemiz lazım. Hemen."

Yolda birkaç kez hız limitini aştığından eminim. Ev, Ruby's Cafe'den birkaç blok ötedeydi. Kanatlı cam kapı­larını Art Deco taş süslemelerin çevrelediği, eski, büyük, kahverengi, tuğla bir binadaydı. Taehyung, şifreyi girip beni beyaz mermer lobiye aldı. Köşede suların sürüklediği kütüklere benzer bir heykel duruyordu. Güvenlik kame­raları, tavanın köşelerine gizlenmişti. Etrafı incelememe fırsat vermeden beni kolumdan tuttuğu gibi sürükleme­ye başladı. Hızına yetişebilmek için koşmam gerekmişti.

"Hadi ama," dedi, elimi sıkıca tutup beni asansöre bindirirken.

"Ne kadar etkileyici bir yer burası böyle."

En üst katın düğmesine bastı. "Evi görene kadar bek­le. Yanıma şimdi yerleşiyorsun, değil mi?"

"Evet."

"Şey, bu arada... Birkaç misafirimiz var. Albüm kayıttayken filan burada kalacaklar. Muhtemelen birkaç hafta daha." Asansör kapısı açılınca bir koridora çıktık. Taehyung omzunu, mi­deme bastırıp beni yine havaya kaldırdı. "İşte geldik."

"Hey," diye bağırdım.

"Yakaladım seni. Eşikten tekrar atlama vakti."

"Taehyung, indir beni."

Beni dinlemeden devam etti. Siyah botları, be­yaz, mermer zemine vurdukça ses çıkarıyordu. Poposu­nu sıkma fırsatı bulunca fırsatı kaçırmadım. Üstelik buna hakkım da vardı. Hayatıma bayılıyordum.

"İç çamaşırı giymemişsin," dedim.

"Eee?" Kalçamın üzerinde bir el hissettim. "Sen giymişsin," dedi, kısık bir sesle. "Hangisini giydin, bebeğim?."

"Bunu gördüğünü sanmıyorum."

"Olabilir ama az sonra göreceğim, inan."

"İnanıyorum."

Melody Of Love ♪ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin