"Araba kullanmayı düşünüyorsan ellerini kalçalarımdan çekmen gerek.""Ah. Maalesef." Elleri, kalçalarımı bir kez daha sertçe sıktı, "Senin de koltuğuna dönmen gerek."
"Tamamdır."
Arabanın yanına geçmem için kalçalarımı tutan elleriyle bana yardım etti. Derin bir nefes alırken emniyet kemerimi tekrar takmıştım. Bana göz kırpıp koltuğunda kıpırdandı. Daha rahat oturmaya çalıştığı belliydi. "Sen var ya, çok fenasın."
"Ben mi? Ne yaptım ki ben?"
"Ne yaptığını çok iyi biliyorsun," diye söylendi yola çıkarken.
"Neden bahsettiğini anlamıyorum."
"Hadi oradan," dedi, gözlerini kısıp yandan bakarak. "Vegas'ta da, Monterey'de de, LA'de de aynısını yaptın. Şimdi de Portland'da yapıyorsun. Seni hiçbir yere götüremeyeceğim."
Pantolonunun önündeki belirgin kabartıyı işaret ederek, "Çadırından mı bahsediyorsun? Çünkü senin tepkilerinin sorumlusu ben değilim, bebeğim. Sensin," dedim.
Kahkaha atmaya başladı. "Sana karşı tepkilerimi hiçbir zaman kontrol edemedim. Bir kere bile."
"Benimle bu yüzden mi evlendin? Bana karşı koyamadığın için mi?"
"Ödümü koparıyorsun. İçin rahat olsun." Bana gülümseyince içim titriyordu. Korkunun bununla hiç ilgisi yoktu. "Seninle evlendim, Jungkook, çünkü bana anlam katıyorsun. Birlikte anlamlı oluyoruz. Birlikte olmamız, ayrı olmamızdan milyon defa daha iyi. Fark etmedin mi hiç?"
"Ettim tabii."
"İyi." Parmakları elmacık kemiklerimi okşuyordu. "Eve gitmemiz lazım. Hemen."
Yolda birkaç kez hız limitini aştığından eminim. Ev, Ruby's Cafe'den birkaç blok ötedeydi. Kanatlı cam kapılarını Art Deco taş süslemelerin çevrelediği, eski, büyük, kahverengi, tuğla bir binadaydı. Taehyung, şifreyi girip beni beyaz mermer lobiye aldı. Köşede suların sürüklediği kütüklere benzer bir heykel duruyordu. Güvenlik kameraları, tavanın köşelerine gizlenmişti. Etrafı incelememe fırsat vermeden beni kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Hızına yetişebilmek için koşmam gerekmişti.
"Hadi ama," dedi, elimi sıkıca tutup beni asansöre bindirirken.
"Ne kadar etkileyici bir yer burası böyle."
En üst katın düğmesine bastı. "Evi görene kadar bekle. Yanıma şimdi yerleşiyorsun, değil mi?"
"Evet."
"Şey, bu arada... Birkaç misafirimiz var. Albüm kayıttayken filan burada kalacaklar. Muhtemelen birkaç hafta daha." Asansör kapısı açılınca bir koridora çıktık. Taehyung omzunu, mideme bastırıp beni yine havaya kaldırdı. "İşte geldik."
"Hey," diye bağırdım.
"Yakaladım seni. Eşikten tekrar atlama vakti."
"Taehyung, indir beni."
Beni dinlemeden devam etti. Siyah botları, beyaz, mermer zemine vurdukça ses çıkarıyordu. Poposunu sıkma fırsatı bulunca fırsatı kaçırmadım. Üstelik buna hakkım da vardı. Hayatıma bayılıyordum.
"İç çamaşırı giymemişsin," dedim.
"Eee?" Kalçamın üzerinde bir el hissettim. "Sen giymişsin," dedi, kısık bir sesle. "Hangisini giydin, bebeğim?."
"Bunu gördüğünü sanmıyorum."
"Olabilir ama az sonra göreceğim, inan."
"İnanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melody Of Love ♪ Taekook
FanfictionAşk, Seks ve Rock'n'Roll Vegas'ta geçireceği gecenin sabahını hiç de böyle planlamamıştı... Jeon Jungkook'un yirmi birinci doğum gününü Las Vegas'ta kutlamak gibi büyük planları vardı. Ama kesinlikle akşamdan kalma bir halde banyo zemininde uyanmak...