26.bölüm-Siyah notlar-

28 5 2
                                    

Merhabalar

öncelikle sizden bir  ricam  olacak ,uzun bir ara verdiğim için okunmalarım düştü okuyan arkadaşlar oylayıp yorum bırakırsa çok ama çok sevinirim kitabı bırakmak istemiyorum çok büyük bir heyecanlar yazıyorum, lütfen destek olun bana şimdiden destekleriniz için teşekkür ederim, iyi okumalar umarım beğenirsiniz.

*Minik sincap: Bulut ben seni şimdi bir evlendireceğim aklın hayalin şaşacak tek kelime daha yazma git hazırlan..*

Telefonun ekranını kapatıp ayağa kalktım montumu çıkarıp yatağımın üzerine atarak banyoya yöneldim hızlı bir duş alıp üzerime lacivert sweatshirt giyip çekmecemde bulduğum ilk gri eşofmanımıda giyindikten sonra yatağımız üzerindeki telefonumu alıp aşağıya indim.

onların gelmelerini beklerken aklımdan tonlarca soru geçiyordu acaba ceseti ne yapacağız ,beni o merdiven de bayıltan adam, polisler, bu sabahki saldırı ,camdan içeriye atılan o taştaki not,not demişken birden montumun cebindeki kağıt parçası geldi aklıma neydi ki sahiden acaba fiş falan mıydı? ama olamaz çünkü siyah renkti kağıt, yoksa..

Ne olduğundan emin olmak için odama çıkmak için oturduğum koltuktan kalkıp merdivenlere yöneldim ikişer üçer çıktığım merdivenlerin ardından tam odama girerken zil çaldı kağıda alamadan tekrardan merdivenlere yönelip aşağıya indim, koşar adımlarla kapıyı açtım direkt olarak karşımda Tolga'yı görmemle bir adım geriye kaçtım kollarını bağlamış kapının pervazına yaslanıyordu hemen yanında Burak Burak'ın arkasında Umut Umut'un yanında da somurtan bir Bulut vardı Tolga öksürüyormuş gibi yapıp;

"Açelya bizi içeri alacak mısın? yoksa burada mı? konuşalım." dedi hafif sırıtarak, afallayarak elimle içeriyi gösterip "Pardon geçin tabi ki." dememle ilk Tolga arkasından Burak ve Umut girdikten sonra Bulut somurtan yüzü bir anda sırıtan bir yüze dönüp "alt tarafı plan yapmaya geldik seni istemeye gelmedik tabi inşallah o günlerde

gelecek ama şimdi bu kadar heyecanlanmaya gerek yok, sakin sakin relax!."dedi sırıtarak, tam konuşacaktım ki koşar adımlarla içeriye kaçtı, bende kapıyı kapatıp arkalarından salona yöneldim.

Tolga tekli koltuklardan birine Bulut ve Burak hemen onun yanındaki üçlü koltuğa Umut'ta diğer üçlü koltukta oturuyordu, ben ya Tolga'nın yanındaki tekli koltuğa oturacaktım yada Umut'un yanına, bir an zaman kazanmak için "bir şey içer misiniz?" diyerek boş bulundum.

Bulut bakışları bir anda bana döndü kocaman sırıtarak "Ah be Açelya bir şey içer misiniz? değil kahvelerinizi nasıl alırsınız? diye sorman gerekiyor ama olsun şöyle ki varsa bana americano yoksa bol şekerli olsun türk kahvesi çok acı olunca içemiyorum, Burak ve Umut'un ki orta ee tabi ki Tolga oğlumuzun kahveside bol tuzlu olsun ha bir-" Bulut'un lafını kesen Tolga oldu "Bulut ne saçmalıyorsun sen?" dedi ve bana döndü "Bir şey içmiyoruz -elinle yanındaki koltuğu gösterip - sana bir şey izleteceğim, gel otur." dedi Tolga'nın eliyle gösterdiği koltuğa yöneldiğimde Tolga'da Umut'un ona uzattığı laptopu aldı bende daha fazla ayakta durmayarak Tolga'nın gösterdiği koltuğu oturup laptopun ekranına verdim dikkatimi.

Laptopta bir kaç tuşa bastığında ekranda sokakta yürüyen beni görmem bir oldu eliyle ekrandaki beni göstererek "Buraya kadar geldiğini görebiliyoruz ama Umut'ların evinin arkasını göremiyoruz büyük ihtimalle silmişler görüntüleri, göremiyoruz o caddeyi, orada kim olduğunu sen bir şey hatırlıyor musun arabanın plakası olur ne bileyim markası veya gördüğün adamların yüzü falan gördün mü bir şey daha doğrusu bir şeyler hatırlıyor musun?" Tolga cümlesini bitirdiğinde bakışlarımı yerdeki halıya çevirdim ne görmüştüm ben nasıl olmuştu herşey onlar beni nasıl fark etmişti plakayı gördüm mü? araba sadece siyah olduğunu gördüm sonra ben ben onları çekmeye çalıştım beni fark ettiler bir anda sessiz düşüncelerime son verip sesli bir şekilde "Telefon, telefona çekmeye çalıştım belki çekmişimdir." dedim bir anlık heyecanla, telefonumu almak için elime masanın üzerine uzattım orada değildi oturduğum koltuğa baktım yoktu "Nerede bu telefon?" diye kendi kendime söylenirken salonda bakmadık yer bırakmamıştım salonda olmadığına kanaat getirince Tolga'ya bakarak "Ben bir odama bakıp geliyorum!" dedim.

Koşar adımlarla merdivene yönelerek yukarı çıktım Bulut'un arkamdan bir şeyler söylediğini duyuyordum ama anlaşılmıyordu, odamdan içeriye girdiğimde hemen kapının yanındaki komidinin üzerinde olduğunu gördüm telefonumu alıp dışarıya çıkacakken telefonumun burada neden bıraktığım aklıma geldi kağıdı almak için gelmiştim buraya yatağımın üzerinde duran kağıda avucumun içine aldıktan sonra hızlıca merdivenlerden inip tekrar Tolga'nın yanındaki koltuğa oturup telefonumun galerisine girdim şuan salondaki herkesin gözleri telefonun üzerindeydi eğer buradan bir şey çıkmazsa büyük hayal kırıklığına uğrayacaklar bakışlarımı tekrar telefonuma indirdiğim de fotoğraflar kısmında en son çektiğim fotoğraf sadece beyaz ekrandı hepsinin başının bir anda geriye düştüğünü gördüm.

Tolga bakışlarını telefonun ekranından kaldırıp bana bakıp hızlıca telefonu parmaklarımın arasından çekti telefonu çekmesiyle elimde olan kağıt yere düştü hepsinin gözleri kağıdı buldu Tolga kağıda bakarak "Bu ne?" diye sordu, dördünün yüzünde anlam veremediğim bir şaşkınlık vardı, Tolga kahverengi gözlerini bana çevirip "Açelya konuşsana bu kağıt ne?" dedi telaşlı sesiyle ben "Montumun cebinden çıktı!" dememle Tolga ayaklarımın ucundaki kağıdı hafifçe eğilip eline aldı ve açıp baktığında "sikeyim!" diye bir şeyler mırıldandıktan sonra başını kaldırıp Burak, Umut ve Bulut'a bakarak "O notlardan yine!" demesiyle ben hariç herkesin odak noktası o siyah üzerinde anlam veremediğim şekiller olan düzgünce katlanmış bir kağıt parçası olmuştu...

Umarım beğenmişsinizdir, sağlıcakla kalın:)

Suç MahalliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin