-1.Bölüm-

322 35 20
                                    

"Allah kahretsin!"

Kapıyı çarpıp kendimi odama kilitledim. Annemin bağırma sesleri kilit dinlemiyordu tabi.

"Baban geldiğinde o kapıyı çarptığın için pişman olacaksın."

"Genelde pişman ediyorsun zaten."

Ne vardı yani? Altı üstü dışarı çıkmak istemiştim. Diğer bütün genç kızlar gibi. Bu kahrolası aileyi ve hayatı ben istememiştim, ben seçmemiştim ama ceremesini ben çekiyordum.

Eğer bilseydim annemin karnında "ben gelmiyorum,teşekkür ederim" diyip kendimi boğarak ex ederdim.

Ben Melek DUMAN. Burası Düzce. Yani Türkiye'nin,en ücra köşesi. Annem,babam ve 2abimle birlikte yaşıyorum. Yaşamak denirse tabi. 18 yaşında bir tutsağım. Her anlamda. Ailemin ve abilerimin tasmama taktıkları zincir sadece evin içinde dolasmama yetiyor.

Gerçekten boğazımda manevi bir tasma var. Kendilerinin muhafazakarlık olarak adlandırdıkları düşünce yapılarını, "sen kızsın" diye başlayan cümlelerle pekiştirerek beni intihara sürüklediklerinden haberleri var mı bilmem ama çıldırmama ramak kaldı.

Bütün hayatım bununla geçti. Okula bile gitmeme izin vermemişlerdi. Açıköğretimden liseyi bitirmem için beni süründürüyorlardı.

Tüm bunlara dayanmam için bana yardımcı olan ise en yakın ve tek arkadaşım Hazal. Şükürler olsun ki evimize yakın oturuyorlardı.

Ve ben şimdi sadece kız arkadaşlarımın yanına gidip kafamı dağıtmak istiyordum ancak annem olacak insan bana "gece erkeklerle bara gitmek isteyen kız" muamelesi yapıyordu.

Bugün cumartesi yani hafta sonu olduğu için izin alıyordum. Hafta içleri annem çalışıyordu bende babam evde olmadığı zamanlarda kaçarak dışarı çıkabiliyordum. Yani izin almadan.

"Sana diyorum çık o odadan bana yardım et!"

"Rahat bırak, ne olur 2 dakika olsun rahat bırak!" tüm gücümle bağırırken, uzun zamandır ağlamamak için sıktığım çenem sızlıyordu.

"Beni oraya getirtme!" gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Rahat rahat ağlayamıyordum bile. Ve korkmuştum. Eğer gitmezsem buraya gelip bana vurabilirdi. Yada babam geldiğinde ona yaptırabilirdi.

Ayna karşısına geçtiğimde gözlerimin kıpkırmızı olduğunu gördüm. Yanağımdaki ıslaklığı silip titrek bir şekilde kapının anahtarına uzanıp kilidi çevirdim.

Koridordan olabildiğince yavaş yürüyüp salonda koltuğa uzanmış olan annemi gördüm. Ne bok yapıyordu da yardım etmemi söylüyordu.

Bana dik dik bakıp
"Şu kumandayı ver." dedi yandaki koltuğu işaret edip. Sağlam bir küfür savurup (tabiki içimden) ifadesiz bir sekilde ilerleyip kumandayı eline verdim.

"Ocağa çorba suyu koydum, abin mercimek çorbası istedi."

Gerçekten şaşırmadım. Çünkü genelde onlar ister-ben yaparım. Onlar söyler-ben yaparım. Hatta onlar düşünür-ben ayaklarına getiririm. Neden? Çünkü ben kızım. Lanet olsun ki kızım. Kahretsin ki kızız.

Hazal'ında durumu benden farklı değildi. Onunda bir abisi vardı. Babası vardı ama yok gibiydi. Ev bütçesine hiçbir katkısı yoktu. Kendi kazanıp kendisi harcıyordu.

Tek katkısı kavga ve gürültüydü. Annesi ve abiside benimkinin aynısı. Belki de o yüzden bu kadar iyi arkadaşız. Aslında biz 5 kişi takılırız.

Ben melek,hazal,nazlı,hande,selen. Hepimiz iyi arkadaşız ama biz hazalla birbirimizi daha iyi anladığımız için bi tık daha iyiyiz. Bu günde tek istediğim kızlarla buluşmaktı ama sonuç ortada. Mercimek çorbası yapmak.

-EN UÇAMAYAN-Where stories live. Discover now