-6.Bölüm-

182 16 11
                                    

Bölüm şarkısı : A very sad piano (youtubede ilk çıkan)

Eve geldiğimde Hazal hala gelmemişti. Kızlar akşam yemeği için bizi beklemişlerdi şimdide hazalı bekliyorduk fakat sofraya oturalı 1 saat olmuştu ama hala hazal yoktu.

"Bu kadar mesai olur mu?"

"Size mesaide olacağını mı söyledi?" dedim.

"Evet handeyi ar.." selenin sesini handenin telefon melodisi bölmüştü. Hazalın aradığını söyledikten sonra telefonu kulağına götürdü.

"Alo?" sessizlik
"Ne? Kimsiniz?" sessizlik.
"Anlamıyorum sesiniz kesiliyor" yine sessizlik.

Karşıdan bağıran adamın sesini tüm masa duymuştu.

"Bu telefonun sahibi sahile yakın sokaklardan birinde ölü bulundu, eğer yakınıysanız hemen olay yerine intikal etmelisiniz"

Ve acı bir sessizlik daha.

Duyduklarımı filtreden geçirip idrak etmeye çalışıyordum.

Beynim acı gerçeği fiske fiske yüzüme indirirken kalbim bunu kabul etmeyip her bir fiskenin önüne kendini atıyordu.

Telefonun sahibi hazaldı. Ama.. Ama o daha çok gençti. O hazaldı.. O ölmüş olamazdı. Bir yanlışlık vardı.

Gözlerim karşımda donup kalmış bir vaziyette elinde telefonla oturan handeye deydi. Sonra en yakınımdaki selene döndüm.

Çoktan kızarmış gözleriyle dehşet içinde bana bakıyordu. Aynadaki yansımamı görür gibi oldum.

Gözlerime hucum eden yaşlar yanaklarımdan süzülüyordu. Nazlı hepimizden önce şoktan çıktı.

"Olamaz!" hiddetle ayağa kalkınca yere düşen sandalyenin çıkardığı müthiş gürültü bizide kendimize getirdi. Hepimiz kapıya fırlayıp kendimizi dışarı attık.

Hazal ölmüş olamazdı..

Koşmaktan nefesim kesilmişti. Tam adresi alamamıştık ama sahil kenarına geldiğimizde polis arabalarından saçılan mavi-kırmızı ışıklar olay yerini ifşa ediyordu.

Kalabalığın olduğu sokağa girerken ellerimizi birbirimize kenetledik. Çenem kasılmıştı. Bir adım daha atmaya cesaretim yoktu ama nereye kadar kaçabilirdim?

Meraklı bir kaç kişinin başında toplandığı siyah poşeti görünce kanım dondu. Altında bir insan bedeninin olduğu belliydi. 1.70 boylarında ince bir insan.

Selen ve handenin ellerini bıraktım. Poşete yaklaştım. Elimin tersiyle yüzümdeki gözyaşlarını silerken polis memuru bizi gördü.

"Yakını sizler misiniz?" birşey söylemedim. Ne malumdu orada yatanın hazal olduğu?

Polis memuru poşetin yanına çöktü. Geri çekildim.

"Hazır mısınız?"

Hayır. İnsan böyle bir şeye nasıl hazır olabilirdi ki? Selenin olumlu anlamda kafa salladığını gördüm.

Sağ tarafımdaki nazlının yutkunma sesini duymamla poşetin altından soğuk betona dağılmış sarı saçları görmem bir olmuştu.

"Hayır!" selenin feryadı insan dolu sokağın duvarlarında yankılandı.

"Hazal.."

Hazal.. Benim güzel arkadaşım.. Benim gönlü güzel masum arkadaşım.. Hayat boyu ışıldayan şeftali teni solmuş, mutluluk saçan zeytin gözleri sonsuza dek kapanmıştı.

Gözlerimi bir saniye bike kırpmadım. Ayaklarımın ucuna düşen sıcak gözyaşlarımın üzerine basıp, yerde serilmiş arkadaşımın yanına çöktüm.

-EN UÇAMAYAN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin