-4.Bölüm-

142 17 1
                                    

ARKAŞLAR ÖNCELİKLE MERHABA. PEK KALABALIK OLDUĞUNUZU SANMIYORUM AMA KİTABIMI OKUYAN KİM VARSA İŞTE. HERKESE MERHABA. AÇIKLAMAM GEREKEN BİRKAÇ ŞEY OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜM. ÖNCELİKLE SÖYLEMELİYİM Kİ KİTAP BU ŞEKİLDE DEVAM ETMEYECEK. AŞK DOLU BÖLÜMLER GELMEYE BAŞLAYACAK. 3 BÖLÜMDÜR SADECE BİZİM KIZLARDAN BAHSEDİYORUM AMA BU, KİTABA GİRİŞ OLDUĞU İÇİN UZUN UZUN BETİMLİYORUM Kİ KARAKTERLERİ ANALİZ EDİN VE KURGUYU KAFANIZDA İYİCE OTURTUN DİYE. HERŞEY SİZİN İÇİN, KAFAMDAKİNİ SİZE DE GEÇİREBİLMEK İÇİN. MERAK ETMEYİN AKIŞI HIZLANDIRIYORUM.
TESEKKURLER VE İYİ OKUMALAR. YORUM VE VOTE VERİN LÜTFEN. EMEĞE SAYGI :) :)

Hazalla hastalığım hakkında yapmış olduğumuz konuşmanın ardından selen bizi aramış ve hande ve nazlının ailelerinin tuttuğu evin adresini vermisti. Esyalarımızı toplayıp otelden ayrılmış ve son ücretimizide ödemiştik. Adresi verilen ev müstakil bir evdi. Apartma olmamasına sevinmiştim çünkü biz 5imiz çok gürültülü bir gruptuk. Ev pek lüks değildi. Ama iyi görünüyordu. Dışı beyaz panjurlarla kaplanmış giriş kapısı çelikti. Ufak bir bahçesi vardı. 5imizin de çalıştığını düşünürsek bu evin kirasını çok rahat öderdik. Biz evi incelerken kızlarda taksiyle evin önünde belirmişlerdi. Özlem giderme ve yerleşme merasimleri sırasında biz neler yaptığımızı ve onlarda neler olduğunu bize anlatmışlardı. Ve nihayet akşam olmuş, hepimiz kendimizi eşyalı evin kanepelerine attığımızda gayet temiz olduğunu gördüm.
"Nerden buldunuz bu evi?"
Sorduğum soruya nazlı cevap verdi.
"Amcamların yazlık evlerinden biri" dedi. Hazal şaşkınlıkla
"Yani kira ödemeyecekmiyiz" diye sordu.
"Hayır" diye iç çekti. "Amcamın servetinin yanından bu ev ne ki" diye göz devirdi. İçimden vay canına diye geçirdim. Gerçekten bu fırtına öncesi sessizliğe benziyordu. Önümüze tek bir pürüz bile çıkmıyordu. Şaşkınlığımı içimde yaşamaya karar verdim.. Ayrıca aileleri hande ve nazlının çalışmasını istemiyordu. Düzenli olarak para göndereceklerini ancak onların dershaneye gitmeleri gerektiğini söylemişlerdi. İşte aile dediğin buydu. Evlatlarının koşulsuz şartsız rahat etmelerini istiyorlardı. En azından kararlarına saygı duyuyorlardı. Bunlar benim hiç tatmadığım duygulardı.
-
Süre gelen günlerde selen'e de bir kafede iş bulmuştuk. Yavaş yavaş hayatımız düzene giriyor ve rutinleşmeye başlıyordu. Bu rutunliği biraz olsun özlediğimi hissettiğim. Bugün çarşambaydı. Ve ben 2 gündür işe gidiyordum. Bu özgürlüğün bir çeşidiydi. Kendi paranı kazanmak... Kulaklıklarımı kulağıma iyice bastırarak otobüs durağına ilerledim. Selen ve hazal da işlerinden oldukça memnunlardı. Hatta hazala ilk ikramiye olarak dilediği 1 adet h&m ürünü verilmişti. Hazalın mutluluğuna göz deviren hande ve nazlı aklıma geldiğinde gülümsemeden edemedim. Çünkü haklılardı. Onlar h&m den daha pahalı ürünler eskitmişlerdi. Ama biz oyle degildik. Yani hazal ve ben. Selen bize bu konuda biraz daha yakındı. Çünkü zengin olmasına rağmen ona en kaliteli kıyafetleri seçebilecek bir annesi yoktu babasıda yok gibiydi. Otobüs olumlu olumsuz bütün düşüncelerimi süpürür gibi durağın önünde durunca otobüse atlayıp darkside'in önünde indim. Büyük kapıdan geçip klimalarla ısıtılmış mekana girdim henüz kimse yoktu. Bu saatte hangi zengin züppesi uyanıp da dışarı çıkardı ki. Henüz 2 gündür çalışıyordum aşırı derecede "klonlanmış kendini bir bok sana züppe" görmüştüm ki beynim diğer normal kesimi algılayamıyordu. Şuan tüm zengin kesimi genellemiyorum. 2 gündür gördüklerimden bahsediyorum. Ve eminim hem zengin hem de kibar olanlarıda vardır.
"Günaydın melek" emrah bey, buranın personel müdürüydü ama o kadar iyi bir insandı ki henüz kimseyi aşağıladığını görmemiştim.
"Günaydın melek geldin mi?" buda nur hanım, en az emrah bey kadar mütevazi ve naif biriydi.
"Günaydın" dedim ikisine birden tezgahın altından gecip çantamı askıya astım ve siyah önlüğü belime doladım.
"Daha kimse gelmedimi?" diye sordum. Benim gibi garsonları soruyordum. Aslında henüz kimseyle muhabbet bile etmemiştim ama kimse bana batan bi harekettede bulunmamıştı.
"Gelirler simdi yavaştan" dedi nur hanım.
"Emrah şu kahve makinesinin fişini takarmısın kaçıncı kez söylemeliyim?"
ve evet başlıyorlar. Sürekli didişiyorlardı ama enteresan bir şekilde bunu kalplerini kırpmadan yapıyorlardı.
"Herşeyi bana söyleyeceğine birazda kendin bişeyler yapmayı denesen belki daha rahat olurdu" dedi emrah bey kinayeli kinayeli.
"Tamam tamam ben hallederim" diyerek ellerimi havaya kaldırdım.
"Teşekkür ederim" diye fısıldadı emrah bey. Ona kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdim.

-EN UÇAMAYAN-Where stories live. Discover now