0.4: Ölü Olduğu Kadar Diri

301 29 16
                                    

Çok pis yağmur yağıyordu. Gök gürültüleri rahatlatıcı olmaya başlamıştı.

Eve doğru ilerliyordum. Uzun zamandır eve uğramamıştım, hep Senjulardaydım. Babamla da pek fazla konuştuğum yoktu zaten.

Telefonuma gelen mesaj, kulaklıktan gelen müziği kısa süreli de olsa kesti.

Chifuyu
-Birkaç gün sonra Mitsuya'nın katıldığı yarışmanın sonuçları açıklanacak. Bize katılmak ister misin?

Birkaç saniye düşündükten sonra cevap yazdım.

Suzume
-İyi olur. Senju'ya da haber vereceğim.

Evin önüne geldiğimde, karşılaştığım görüntüyle kaşlarımı çattım. Ambulans?

Bir yanlışlık falan olmalıydı.

Oraya doğru koşmaya başladım. Babamı en son gördüğüm günü hatırlamaya çalıştım. Bir hafta öncesiydi. Canı bir şeye sıkkın duruyordu ama sağlığı gayet yerindeydi. Belki ani bir şey oldu?

Sonra onu gördüm. Sedyedeki cansız bedenini.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-1 hafta önce-
Kıyafetlerimi rasgele bir poşete yerleştiriyordum. Babam kapıya yaslanmış, beni izliyordu.

"Yine mi o kızın yanına gideceksin? Seni tehdit falan etmiyor, değil mi?" Kurduğu cümle şaka olsaydı gülebilirdim ama söylediklerinde ciddiydi. Gözlerimi devirdim.

"Merak etme, beni öldürmez."

"O da İzana gibi çete lideri," dedi omuz silkerek. "O da onun gibi çıkarsa hiç şaşırmam."

"İzana da kim?"

"Önemli biri değil."

"Çete lideri olduğunu söyledin."

"Bu önemli biri değil demek."

Suratına bile bakmadım. Bazen sırf ona inat olsun diye bir çeteye katılasım geliyordu.

"Peki, görüşürüz." dedim kapıdan çıkarken.

"Hey, dikkatli ol."

"Onun beni öldürmeyeceğini söylemiştim."

"Ondan dolayı değil. Ah... her neyse... Sen keyfine bak."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Günümüz-
Çok fazla uyuşturucu aldığından dolayı ölmüş. Onu bir kere bile böyle bir zıkkımı kullanırken görmemiştim.

Onu ne zaman görüyordum ki?

Berbat bir evlat olduğumu kabul ediyordum. Gerçi kabul etmek için fazla geç kalmıştım.

Ağlayamıyordum. Ama sevinmiyordum da. Üzülmememin yanlış olduğunun farkındaydım, neden hiçbir şey hissetmiyordum ki?

"Suzume Kurokawa, değil mi?"

Başımı kaldırarak ifadesiz bir şekilde ona baktım.

"Babanızın mirası size kaldı. Ayrıca cenaze işleri için..."

Ve bir şeyler.

Konuşmanın yarısında adamı bırakıp eve girdim. Hiçkimse kalmamıştı. Hepsi gitmişti.

Tekrar gök gürledi. Biraz olsun beni rahatlatıyordu.

Babamın ofisine doğru ilerledim. Kapıyı sessizce araladığımda, babamın masasına oturmuş, benim yaşlarımda bir çocuk gördüm. Saçları, benim saçlarımın doğal rengi gibi griydi.

"Sen kimsin?"

Takmadı.

"Buraya nasıl girdin?"

Yine takmadı.

Tekrar|Tokyo RevengersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin