BÖLÜM-1:KILIÇLARIN DANSI

55 3 16
                                    

Merhaba, merhaba!

Başlama tarihini buraya alayım.

Sonra da sizi ihanetin ve savaşın ortasına bırakayım.

Keyifli okumalar!

Sara Krallığı/ Yıldız Patlamasından Birkaç Saat önce, Kum Yılı

“Daha sert,” dedim ellerim arkamda bağlı dururken.

Sayina dediğimi yaptı ve ayağını kaldırıp sert bir tekme savurdu kum torbasına. Ancak yeterli değildi.

“Daha sert,” diye yineledim. Sabırla dediğimi yaptı ama hala istediğim gibi değildi.

“Daha sert,” diye tekrarladım. Bu sefer diğer vurduklarını göre daha güçsüz bir tekme savurdu ve aynı anda bende boşta kalan ayağına çelme taktım. Bu hamlem onu sertçe yere düşmek zorunda bıraktı.
Disiplinsizlik en nefret ettiğim şeydi.
Sayina, yere düştü ve öfkeyle bana baktı. “Ben bir prensesim,” diye öfkeyle söylendi. Alayla gülüp “Sen sadece bir öğrencisin hatta çaylak,” düşünüyormuş gibi dudaklarımı büktüm. “Belki de sadece ağlayan bir bebek.”

“İleriye gidiyorsun Asele.”

“General Asela,” diye düzelttim ve konuşmasına fırsat tanımadan sözlerime devam ettim. Ona çelme taktığım için hala yerde oturuyordu ve öfkeyle bana bakıyordu. “Siz iki hafta önce benden ders almak için yanıma geldiniz ve ben sizi uyardım. Herkes her şeyi yapamaz, dedim ama siz bunu kabul etmediniz. Şimdi en ufak bir zorlukta bana prenses olduğunuzu hatırlatıp statü kullanamazsınız. Burada benim kurallarım geçer.”

“Asele-“

“General Asele,” diye tekrar düzelttim. “Bana statünüzü hatırlatıp, beni kendi unvanımdan kapı dışarı etmeye çalışmakta hiç etik değil. Ayrıca burada herkes benim öğrencimdir, siz de öylesiniz. Eğer pes edeceksiniz söyleyin çünkü zaman benim için önemli bir kavram.”
Sinirlendiğini kasılan yüzünden anlasam da sadece başını aşağı yukarı sallamakla yetindi. Ben de gülümseyerek ona elimi uzattım ve karşılık vermesini beklemeden elinden çekip ayağa kaldırdım.
“Bacağını kas ve sertçe bir darbe indir. Boşta kalan ayağın yere sağlam bassın ki dengen bozulmasın. Yaptığın en bariz hatan ise odağın yok. Bir noktaya kilitlenmiyorsun, direkt neresi olursa olsun kafasındasın. Bu da sana telaş yapma ve gücünü eksiye kullanma fırsatı veriyor.”

“General Asele,” dedi ve tek eliyle çok yavaş bir şekilde kum torbasına yumruk arttı. Torba sallamadı bile ama amacının bu olmadığına emindim. “Bugünlük bu kadar yeterli olsun?”

Soru sorar gibi olan cümlesine karşılık çöken omuzlarına baktım. Kendine inanmıyordu, kendine o kadar çok inanmıyordu ki gücünü hep baskılıyordu.

O bir prensesti doğru ama prenses olduğu için bu güçte değildi.
Sayina, güçlüydü ve bunun en büyük kaynağı zekasıydı.

“Rüzgar estiğinde, alevleri harlar.
Haydi yabancı çak kibriti.
Sular yükseldiğinde, toprak parçalanır.
Haydi yabancı erit buzları.
Coşku beraberinde felaketi doğurur,
Şimdi yabancı dinginleş.
Esme, yükselme, coşma,
Sakinleş yabancı ve parla.”

Prenses birden hırçınlaştı ve gözleri kum torbasını belli bir noktasına sabitlenirken hem elleri hem ayakları ile dehşet yumruk darbeleri indirmeye başladı.

Krallığın küçük vadisinde esen rüzgarla birlikte sadece yapraklar, dallar titreşmedi. Prensesin saçları uçuştu donuklaşan gözleri parladı.

Rüzgarlar eser,” diye mırıldandı dakikalar sonra. Krallığımızın en ünlü ozanlarından bir tanesinin dizelerine ona güç vermek için söylemiştim. O da bana karşılık olarak kendi dizilerini söyledi ve devam etti.

GİRİFTWhere stories live. Discover now