BÖLÜM-5:İDAM

40 3 58
                                    

Merhabalar! Elimden geldiği kadar hızlı bir şekilde iki hikayeye de bölüm yetiştirmeye çalışıyorum. Girift konusu ve türü gereği bölümleri daha kısa olan bir hikaye. Net cümleler isteyen, betimlemelerden (mekan tasviri hariç) uzak bir kurgu. Sanırım bölümler bu uzunlukta gelir.

Aklımdaki plana göre 20-25 bölüm sonra ilk kitabın finali verilmiş olur. Ben de ara veririm ve sonra kaldığımız yerden devam ederiz. Çok konuştum farkındayım :)

Umarım hevesim kırılmaz ve gerçekten ilk kitabın sonunu görebiliriz. Şimdiden keyifli okumalar!

*

Önümdeki haritayı gaz lambasının ışığıyla dikkatlice incelemeye çalışıyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Önümdeki haritayı gaz lambasının ışığıyla dikkatlice incelemeye çalışıyordum. Ortam sessizdi ve kimseden çıt çıkmıyordu. Uzaklardan gelen çığlık sesleri dinmiş, alevlerin yansımaları yavaşça azalmıştı. Yoğun bir kül kokusu tüm krallığı sararken bizler dakikalardır bir plan yapmaya çalışıyorduk.

“Şurası,” dedim masaya eğilmiş diğer gözlere sarayın etrafını saran kalenin kuzey kısmını gösterirken. “Rasathaneye yakın olan bölme burası. Bana kalırsa Rasathane kısmından giriş yapalım, saraya en yakın yer orası. Hem kimse yakın bir girişten içeriye sızacağımızı tahmin etmez.”

“Aslında son dedikleriniz doğru ama,” dedi Prens Şafak.

“Ama,” dedim cümlenin devamını getirmesini beklerken.

“Rasathanedeki bilgiler her zaman değerlidir. O kısmı çoktan tuttuklarını düşünüyorum. Bizim oradan girme ihtimalimiz olduğu için değil, evrak ve buluşlar için.”

“Daha iyi ya,” dedi Koruyucu. “Çok fazla siyahlı orada yoktur, daha az kişi vardır. Önemli gördüklerini alıp giderler, geriye de yağmalanmış bir yer kalır. Bana kalırsa Prenses,” dedi ve gözleri benimle Linda arasında gitti geldi. Boğazını temizledi ve devam etti. “Prenses Sayina haklı. Girişi buradan yapalım.”

Hayret ettim bir an. Asil bana hak verebiliyormuş!

General “Bence hepimiz casus olarak sızalım,” diye öneri sundu. Başımı sağa sola salladım. “Dövüş konusunda oldukça tecrübesizim, sizleri de oraya tek başınıza gönderemem. Eğer kılık değiştirip aralarına sızarsak kısa sürede yakalanırız.”

“Bir dakika, bir dakika,” dedi Asil heyecanla. Gaz lambasının ışığı yüzünün bir kısmını gösteriyordu. “Kulübede onların konuşmalarını hatırlıyor musunuz?”

Kaşlarımı çattım. Aklıma o mistik ses geldi ve bu beni tekrar huzursuz etti.
“Pek değil,” diye mırıldandım.

“Büyük olanı bize lazım, dediler ve seni gördüklerinde onu bulduk dediler.” Bu detayı nasıl atlamışım der gibi kendine kızdıktan sonra devam etti. “Sizinle asla saraya giremeyiz. Her ne istiyorlarsa sizinle alakalı bir şey.”

“Ya da bunu fırsata dönüştürebiliriz.” Şafak’ın sözleri bomba gibi masaya düştü. Herkes ona dönerken sırıttı. “Prenses bizim kalkanımız olabilir, dediklerine göre prensese zarar vermezler. Bence topluca saraya gitmektense prenses ve yanında istediği biriyle saraya girebilirler. Herhangi bir tehlike durumda iki kişinin kaçması da daha kolay olur.”

GİRİFTWhere stories live. Discover now