BÖLÜM-8:YAĞMACILAR

20 1 25
                                    

İyi okumalar!

Yazardan

İki zıt kutup birbirini ancak fizik kurallarında çekerdi. Evet, manyetik alan veya herhangi bir teoride zıt kutuplar birbirleriyle efsunlu bir hareket halinde hareket edebilirdi ancak bu insan yapısına indirgendiğinde öyle olmazdı.

İki zıt kutup birbirini sonsuza kadar iterdi. Çektiği noktalar olurdu ama bu da sadece bir anlık gafletin eseri olabilirdi. Zaten çektiği andan sonra sonsuzluğa uzanan bir itme söz konusu olurdu. Bunun adı da; yaşanmaması gereken hislerdi.

Şafak ve Linda iki ayrı kutuptu, birbirine çekilmeleri imkansıza yakındı.

Koruyucu ve Sayina iki ayrı kutuptu, birbirine çekilmeleri felaket demekti.

Ancak şuan elleri bağlı şekilde genişçe bir çadırın içinde olmalarına rağmen Şafak'ın gözleri Lindanın üzerinde, Koruyucun gözleri de Sayinanın üzerindeydi. Şafak Lindanın kızaran bileklerine bakmamaya çalışarak kendini dizginlemeye çalışırken, Koruyucu Sayina'nın bileklerine bakarken öfkesini harlıyordu.

General ise bir nevi umutsuzluk içindeydi. Krallığını koruyamamakla kalmamış bir de üzerine yağmacılara yakalanmışlardı. Kral ölmüştü, prensesler tehlike içindeydi ve kendisi etkisiz eleman olmaktan öteye gidemiyordu.

Süvari Mavi ise henüz bir tehlikeyi yeni atlatmışken kendini bambaşka bir denklemin içinde bulmuştu.

Alfanso... ise aşırı derecede rahattı. Zaten bu gruptan zerre ümidi yoktu. Yakın zamanda öleceklerini düşünüyordu. En azından ölürken karnının tok olması güzel bir detaydı. Çünkü kendisi en sonunda açlıktan öleceklerini düşünüyordu. Ağlayan bir prenses, kararsız bir prens, yas tutan başka bir prenses, pervasız davranan süvari, grupta neden olduğu belli olmayan koruyucu ve general düşünüldüğünde açlıktan kurda kuşa yem olmaları fazlasıyla olasıydı.

Renkli karakterleri ile birbirini tamamlamak yerine felakete götüren bu gruptaki herkes elleri arkalarında bağlı şekilde yan yana dizilmiş, onları esir alan kadına ve adama bakıyorlardı. Fazlasıyla acınası haldeydiler.

"Kral Ebren," dedi adam prenseslerde gözlerini gezdirerek. "Burnu havada bir adamdı. Halkının ne halde olduğunu görmeyen, kendi refah ve mutluluğu için bir avuç insanı da bir kıta insanı da harcardı." Adam prenseslerden küçük olanın yüzünde öfke görürken büyük olanın sadece mahcup olduğunu fark etti. Belki de babasının nasıl bir cani olduğunun farkındaydı.

"Ama yine de böylesine bir ölümü hak etmiyordu." Adamın sözlerine karşılık küçük prenses kendini tutamadı.

"Bir krallığın istenmeyeni olarak fazla sesin çıkıyor." Öfkeyle ellerindeki tiplerden kurtulmayı denedi. "Haddinin yetmeyeceği cümleler kuruyorsun. Ama biliyorsun ki bu iplerden kurtulduğumda senin ölüm emrini verecek olan da benim." Alayla güldü prenses, düştüğü konumun farkına henüz varamamıştı. "Belki de ölüm emrini vermek yerine bu işi bizzat kendim yaparım."

"Harika," dedi adam kahkahalarının arasında. "Annene benzediğini fiziksel özelliklerinden anladım ama annenin tam zıddı bir karakterde olmayı başarman takdire şayan. Acımasızlığın ve öfkene yenik düşmen babana benziyor." Kahkahaları durmuş gözlerine sinsi bir bakış yerleşmişti. "Sonun benzemesin de."

Prens Şafak yerinde kıpırdandı. Adam keyifsizce tebessüm etti. Aptal, diye düşündü. Ancak bir aptal yolunu çizmesi için tüm yetkiyi kalbine verir. Hislerle çıkılan yol, darmaduman olmaya baştan mahkumdur.

"Zora," dedi kadın. Adam kadına döndü ve kadınla aralarında sözsüz bir antlaşma geçti. Zora başını eğdi ve çadırdan çıktı. Kadın gözlerini yedi kişinin üzerinde gezdirdi en sonunda Linda'ya baktı. "Fazla sesin çıkıyor ama bilmelisin ki yaşaman benim dudaklarımdan çıkan kelimelere bağlı." Sayina'ya döndü. "Kardeşini tut, yoksa buradan altı kişi geri dönersiniz." Koruyucu, general, süvari ve Alfanso'yu es geçti. Sanırım onların konumunu yetersiz bulmuştu. Şafak'a baktı. "Baban için üzgünüm. İyi bir kraldı. Sizi buraya getirdim ama tutsak etmek için değil. Yolları tutan siyah pelerin birlikleri var. Bu kadar tedbirsiz olursanız yakalanırsınız. Birkaç gün burada kalın, bizim ormanlarımızı keşfetmiş olursunuz."

GİRİFTWhere stories live. Discover now